22.12.2008

Galatasaray vs. Beşiktaş

Maç saatine kadar çok heyecanlı olsam da, maçın başlama düdüğü çalındıktan sonra kendimde acayip rahatlık gözlemlediğim Turkcell Super Lig 16. hafta karşılaşmasıdır.

Maç saatine doğru eve gelip ilk kez giyeceğim turuncu forma ile odamdan ayrılıp salonun yolunu tuttum. Salon önünde sıralanmış karaborsacılar ve köfteciler yoktu, salona rahatça girip koltuğuma oturdum. Parası daha evvel ödenmiş olan Lig TV’yi açtım ve sehpada duran boş bardağa bir miktar Absolut koyarak yanına bir de puro yaktım ki; inan o an bendeki fiyaka Ali ŞEN’de bile yoktu.

Galatasaray maça fırtına gibi başlıyor, Beşiktaş ise sahanın her metre karesinde bu fırtınayı faullerden kurduğu dalgakıranlarla engellemeye çalışıyordu. Barış’a, Lincoln’e, Arda’ya ve birkaç kişiye daha ilk 30 dakikada tam 11 faul yapılmış fakat sadece Delgado bu toplu kıyımdan ceza alarak çıkmıştı. Bu dakikalarda ise orta sahanın sağ tarafından gelişen bir Beşiktaş atağı ilk kez Galatasaraylı oyuncular tarafından faul ile durdurulmuştu.

Öncesinde ise fırtına gibi başlayan maça Galatasaray ve Beşiktaş gollerle destek olmuş ve izleyenlere müthiş bir oyun sergilemişlerdi. Servet 8. dakikada, elinden kaçırdığı bir topa ikinci kez müdahale etmek isteyen Rüştü’den önce davranmış ve topu ağlarla kucaklaştırmıştı. Saatler 5 dakika sonrayı gösteriyordu ki güzel bir ara pasla ceza sahası içinde topla buluşan Delgado Arda’dan sıyrılıp beraberlik golünü atıyordu. Evet Delgado Arda’dan sıyrılmıştı. Pozisyon biraz garipti, maç boyunca belirli aralıklarla defans kurgusunun zafiyet vereceğinin sinyalleriydi aslında bunlar. Fakat iyi tarafı ise Arda’nın da maç boyu savunmasına yardım edeceği idi. Nitekim Bayrak Adam Arda maçın tamamına yaydığı güzel futbolunu dakikalar 14’ü gösterirken Beşiktaş ceza sahasına soldan girip bir penaltı yaptırarak bizlere işaret ediyordu. Bu esnada Holosko ile Rüştü arasında;

-Olum yaptın mı lan harbi bir şey?
-Valla indirdim ama penaltı değil mi?
-Ne sandın penaltı tabi, kaybol gözümü görünme…

Gibi bir diyalog geçiyor ve sahnede yerini alan 2008-09 gol kralı adayı Milan Baros Rüştü’nün sağından penaltıyı gole çeviriyordu. Tam bu sırada Rüştü “Hadi be, ters atladık yine, neyse bir dahaki sefer köşeyi tutturayım da gör sen” bakışı atıyordu…

İlk yarı bu skorla biterken ekran başındaki bazı taraftarlar düz mantık ile “ ilk yarı 2-1 bittiyse ikinci yarıda aynısı olur maç 4-2 biter ehehhe” gibi espriler yapıyor ve yanlarında oturan Beşiktaşlılardan okkalı küfürler yiyorlardı. Fakat maçın bitiş düdüğü ile birlikte iddaa oynamadıklarına pişman olacaklarından habersizlerdi tabi.

Maçın ikinci yarısında Beşiktaş “ya Nonda hiç oynamıyor adamlar 10 kişi, bizden biri çıksın da 10 a 10 devam edelim" diyor, bu teklif Galatasaray tarafından hemen kabul görüyordu. Hemen ardından Milan Baros’un Lincoln terbiyesizinden aldığı harika asistle durum 3-1’e geliyor şeref tribününde yerini alan Yıldırım Demirören “Ben kulübe o kadar para verdim olmuyor, adamlar resmen golcü almış, breh breh” diyerek o güzel golü alkışlıyordu. Bu durumu kendine yediremeyen Holosko ise sağ taraftan aldığı topa Allah ne verdiyse vurarak şeref tribünlerine bir gönderme yapıyor, ancak 66 da bir okus-pokus hareketiyle Uğur İnceman’dan sıyrılmaya çalışırken dalgakıranlara takılan Lincoln kendini yerde buluyor ve Rüştü-Baros cephesinde ikinci perde açılıyordu.

Evet bu kez Rüştü topun gideceği köşeyi bilmiş, fakat uyanık Baros “aynı köşeye de atsam bu sefer yerden vurmam” diyerek maçın sonucunu belirlemişti.

Maçın sonları yaklaşmış ama nedenini çözmediğimiz bir biçimde Nonda hala oyunda, Ümit Karan ise hala yedek kulübesinde genç kızların yeni gözdesi Aydın ile muhabbet halindeydi. Tribünlerden gaz veren Galatasaraylı eski topçu Tomas ise “Sabri girsene hadi ne bekliyorsun” diyor, bunun duyan Skibbe, “Harbiden ha, Baros çok gol attı, dur Sabri ile değiştireyim bari” diyip Milan Baros'u kenara çekiyor ve Ümit Karan’ın bir kez daha bedduasını alıyordu.

Durumdan memnun olan olan Galatasaray taraftarları ise “ Yav Beşiktaşlılar bugün sayı olarak azlar, hadi onların yerine de biraz bağıralım” diyip İnönü tribün klasiklerinden “Kartal gol gol golll ve Yıldırım artık yeter" adlı eserleri icra ediyorlardı.

Bu skorla ligin zirvesi biraz daha karışıyor ve spor yorumcularına gün doğuyordu. Ben ise masadaki votka bardakları ve puro izmaritlerimle birlikte salondan ayrılırken Erman Show yeni yeni başlıyordu.

Hiç yorum yok: