26.12.2008

Asisti Yapan: Cassio Lincoln


Dile kolay; milyon dolarlar verilip, nice umutlarla, hem de kulübün maddi açıdan oldukça sıkıntılı olduğu bir dönemde geldi Cassio Lincoln. 10dan beklenen, Galatasaray orta sahasındaki yıllardır süren boşluğu doldurmaktı. Nice on numaralar gelmiş geçmiş, ancak hepsi akıllarda kalmamıştı. Hagi gibi yaşayan bir efsanenin ardından o takımda oynamak ve 10u özleyenlerin özlemlerini dindirmek hiç de kolay iş değildi hani.

Bütün bu beklentiler arasında yeni geldiği ülkeye alışmak işin zor kısımlarından birisiydi. Daha çok bir zaman geçememişti ki teknik direktörle yaşanan sorun ve kadro dışı kalmanın sonucu olarak, en basit tabirle “çocuk gibi” küstü Lincoln. Hakan Şükür ile birlikte gösterdiği davranış, Kalli tarafından otorite boşluğu olarak nitelendirilmiş ve çok önemli bir maç olan BJK dersinde cezası kesilmişti geçtiğimiz sezon. Küskün çocuğumuzun tavrı Kalli takımı bırakıp gidinceye kadar devam etti. Tabi bu arada lig de bitmek üzereydi ve bu saatten sonra toparlanmasını beklemek mucize olurdu. Nitekim öyle de oldu. Ligin sonlarında bir kaç kritik maçın alınmasında büyük katkıları olsa da, herkesin aklında ciddi soru işaretleri vardı Lincoln ile ilgili. Ama taraftarın gözünde öyle bir yeri vardı ki, sadece onu sahada görmek bile, sevgi gösterilerinin zirve yapmasına mani değildi.

Takvimler 23 Ağustos 2008’i gösterirken 2008-09 sezonun ilk karşılaşması Ali Sami YEN Cehenneminde Galatasaray ile Denizlispor arasında başlıyordu. Sezona damgasını vuracaklarının ilk sinyallerini veren isimler teker teker gollerini atmaya başlıyordu ve sırası henüz gelmeyenler bir sonraki haftaları beklemek zorunda kalacaklardı.

Çünkü ligin ilk yarısında Galatasaray toplam 38 golle ligin en yüksek sayısına ulaşacak ve bu gollerin 21 tanesinde Lincoln imzası olacaktı. Oynadığı mevkiye göre yadsınamayacak bir gol sayısına ulaşacaktı Lincoln. Tam 7 gol. Bunun yanında arkadaşlarına gol attırmak ise onun için daha eğlenceli bir uğraştı sanki, Tam 14 golün pasını vererek Türkiye Süper Liginin ilk yarı itibariyle asist kralı olacaktı.

Oynadığı futbolla herkesi şaşırtan bir Lincoln vardı artık sahada. Almanya’da izlemeye alıştığımız şık gollerini ve asistlerini her hafta bizlere sergiliyordu artık. Çoğu maçta “man of the match” ünvanını almadan sahadan çıkmaz olmuştu. Geldiği günden itibaren Alex De Souza ile kıyaslanmaya başlanan Lincoln, gösterdiği performansla bu kıyaslamada hak ettiği değeri görür olmuştu. Çoğu çevreler tarafından maça damgasını vuran isim, maçı çeviren adam, takımın beyni, Alex’in koşan modeli gibi daha bir çok kavramın başrol oyuncusuydu artık.

İyi biliyoruz ki Lincoln’un çok farklı bir karakteri var. Bunun farkında olan Skibbe ise durumu avantaja çevirmiş gibi görünüyor. Sanırım bu sene doğru yapılan işlerin başında Skibbe – Lincoln anlaşması var. Lincoln olaylardan çok çabuk ve derinden etkilenebiliyor. Üzerine yüklenildiği zaman performansında düşüklükler gösterebiliyor. Fakat üzerine sorumluluk yükleyip, ona güvendiğinizi gösterdiğiniz zaman ise canını dişine takmaktan zevk alıyor. En yakın örneğini Hertha Berlin maçında gösterdi bizlere. Hasan Şaş, Ümit Karan ve Ayhan Akman’ın yokluğunda takımın kaptanı olarak çıktı sahaya. Oynadığı oyundan aldığımız tat hala damağımızda. Bir maçta yapılabilecek bütün hünerlerini gösterdi bizlere. Uzun yıllar unutamayacağım maçlar arasına Benfica ve Hertha Berlin de girdi artık. Daha göreceğimiz çok güzel maçlar var bu sene, bundan da çok eminim.

Kewell, Arda ve Baros ile çok iyi bir uyumu var Lincoln’ün. Zeki oyuncular, böylesi yetenekli kişiler sanırım birbirlerini daha iyi anlıyorlar. Yerden oynanan toplarda bu dörtlünün karşısında dayanabilmek gerçekten çok zor. Yeter ki Galatasaray orta sahası defansına yardımcı olsun, ve savunma oyuncuları biraz daha dikkatli olsunlar. Galatasaray gol yemediği sürece bütün maçlarını kazanacaktır. Bu noktada De Sanctis’e de büyük işler düşüyor. Zaten bundan sonraki analizimiz de onun üzerine olacak.

Hiç yorum yok: