30.11.2008

Kıtalararası Engelsiz Şampiyon


Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, Kıtalararası Şampiyonayı namağlup kazanarak şampiyon oldu ve bir kez daha tarihe geçti.

Galatasaray, günün ilk maçında son şampiyon Perth Wheelcats'i (Avusturalya) 78-48 mağlup ederek moral buldu. Antrenörümüz Sedat İncesu rotasyanda tüm takıma şans verdi. Özellikle tüm ikinci yarıyı Türk oyuncularla oynayan Galatasaray'da forma giyen herkes Japon izleyicilerden büyük alkış aldı.

Turnuvada üçüncülük maçı Perth Wheelcats ile Kanada temsilcisi British Colombia'ya mağlup olan Japon Miyagi Max takımı arasında oynandı. Ev sahibi ekip Avusturalyalıları farklı mağlup ederek turnuvada 3. olma başarısını gösterdi.

Galatasaray ile Biritish Colombia arasındaki final maçı ise nefesleri kesti. Bir gün önce rakibini 67-53 mağlup eden Avrupa Şampiyonu takımımız maça iyi başlayamadı. Birinci periyotta rakip takımdan Patric Anderson'un sayılarına Peter Tucek ile karşılık veren Galatasaray, daha sonra karşılaşmada dengeyi sağlayarak birinci periyodu 12-11 önde tamamladı.

Karşılamada ikinci periyot da büyük çekişmeye sahne oldu. Kanada temsilcisinde David Engin'in de devreye girmesiyle Galatasaray ilk yarıyı 31-32 geride bitirdi.

Karşılamada ikinci yarı henüz başlamış ve bir sayılık fark British Colombia lehine iken talihsiz bir an yaşandı. Rakip takımın önemli oyuncularından Patrick Anderson, sol elinin üstüne düştü ve maalesef bu oyuncunun sol eli kırıldı. Bu dakikadan sonra, sahada daha da hırslanan Kanadalı oyuncular farkı 6 sayıya kadar çıkardı. 4. Periyot başlarken skorbord 49-55lik British Colombia üstünlüğünü gösteriyordu.

Bu kritik anda mola alan antrenörümüz Sedat İncesu, önce oyuncularını sakinleştirdi ardındanda Ferit Gümüş, Peter Tucek, Serdar Andaç, İsmail Ar ve Matt Scott beşini sahaya sürdü. Bu oyuncular hem defansta hemde hücumda muhteşem bir performans göstererek karşılaşmadaki farkı eritti. Matt Scott'ın rakibini üst üste üç pozisyonda top kaybına zorlaması, Peter Tucek, Ferit Gümüş, İsmail Ar ve Serdar Andaç'ın da kiritik topları sayıya çevirmesiyle Galatasaray maçı 77-62 kazanarak namağlup şampiyon oldu.

Peter Tucek 32 sayıyla final maçının en skorer ismi olurken, Justin Eveson 14, İsmail Ar ve Ferit Gümüş 8'er ve Serdar Andaç da 6 sayıyla skora katkı yapan isimlerdi

Galatasaray bu sonuçla Avrupa Şampiyonu olarak geldiği Japonya'dan dünyanın bir numarası olarak dönüyor. Salı akşam saatlerinde, 18:00 sularında Atatürk Havalimanı'na inecek olan Galtasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, Kıtalararası Kupayı taraftarlarıyla birlikte havaya kaldıracağı anı bekliyor

26.11.2008

Tribal Enfeksiyon: Feldkamp


Galatasaray Spor Kulübü’nde 1992 - 1993 ile 2007 - 2008 tarihlerinde Teknik Direktörlük, 1993 - 1994 sezonunda ise Teknik Danışmanlık yapan Karl - Heinz Feldkamp, 27 Kasım 2008 / 27 Mayıs 2009 döneminde Teknik Danışman olarak görev yapacaktır.

Sayın Karl - Heinz Feldkamp’a başarılar dileriz.

Kamuoyuna duyurulur.

Galatasaray Spor Kulübü


Daha önce koktuğum şey, şimdi başımıza geliyor. Hadi hayırlısı...

""""
Bir diğer tez de "hala Kalli'nin takımda parmağı olmasıdır" ki bunu düşünmek bile istemiyorum. Ben çok ihtimal vermesem de Ümit ve Boekamp'ın gönderilmesinde bu yaşlı kurdun parmağı olabilir. Ya da söylentiler bu şekilde. Bir de Skibbe istifaya zorlandı haberleri var. Bunun arkasında da Kalli olabilir. Geçen sene de bu adama karşıydım. Tekrar gelmesi takım için felaket olur. Şu anki durum bile takım için hiç görmek istemediğim gibi bir durum.

Umarım en kısa sürede yardımcı heyet sorunu çözülür. Bahsettiğim alternatifler göz önüne alınır ve yürümeye çalışan bir tekere daha fazla çomak sokulmaz. """""

Devamı: http://vincasports.blogspot.com/2008/10/kalli-vs-skibbe.html


25.11.2008

Engelsiz Aslanlar Japonya Yolcusu


Engelsiz Aslanlar Avrupa kıtasını temsil edeceği Kıtalararası Şampiyona için Japonya'ya uçtu. Kalbimiz sizlerle, başarılar... Kupayla döneceğinizden eminiz...

Koca bir sou işareti: Lucescu

Hıncal Abi ilginç adamdır. İyi bir Galatasaraylı olmasına rağmen genelde eleştirinin dozunu fazla kaçırır. Bir önceki yazıda da belirttim, Hakan Şükür yorumculuk işinde dikkat çekecekse, reyting alacaksa ya gözü kapalı övecek Galatasaray’ı ya da yerden yere vuracak. Bu ikisinden birisini yapmazsa uzun süreli bir televizyon kariyeri olacağını sanmıyorum. İnşallah ben yanılırım.

Hıncal ise kendisini seyrettiriyor, iyi reyting alıyor. Haşmet daha mantıklı eleştiriler yapsa da dikkatleri en çok çeken her zaman Hıncal olmuştur 90 Dakika programında. Kendisini de bu sebeplerden dolayı pek sevmem. Yapıcı eleştirilerden çok, takıma ve taraftara zarar veren, diğer takımlara daha hoş görünen bir eleştiri anlayışı var Hıncal’ın.

Ama son programda sonuna kadar haklı olduğu bir konu var ki, gerçekten yapılması halinde son yılların en büyük yanlışı olur Galatasaray açısından. Konu malum; Lucescu…

Kadromuza baktığımızda hiç de Lucescu’nun sevdiği bir görüntü yok. Hepimiz gayet de iyi biliyoruz ki bu kadar ofansif oynayan bir takım, futbolcuların daha çok gole yönelik olduğu bir kadro onun oyun anlayışına tamamen ters. Hele bir de bu seneki savunma zaaflarımızı hesaba kadarsak, ben sanmıyorum ki birkaç transfer istemesin Lucescu. Hem de en çok korktuğum tarafı hazır ki futbolculardan bazılarını göndermek isteyebilme ihtimali.

Bu yüzden Lucescu tam patlamaya hazır bir bomba gibi Galatasaray için. Hıncal Abi’nin söylediklerinden bahsetmiyorum bile. Programı izleyenler biliyorlar. Medyada da yeterince haber çıkacaktır konu ile alakalı olarak. O yüzden üzerine söz söylemek gereksiz. Ama Lucescu ile ilgili söylediklerine tamamen katılıyorum.

Skibbe için fikirlerim ise hala aynı. Daha çok erken...

24.11.2008

Kral'dan yeni bir gol daha


Belki vefa borcumuzu ödeyemedik Kral'a. Bir jübileyi bile göremedi yıllarını verdiği, rekorların altını üstüne getirdiği takımda. Ne yönetim vazgeçti inadından, ne de Hakan vazgeçti çok sevdiği futboldan. Amerika, Dubai derken TRT'ye attı kendini en sonunda. Hem Kral bize kırgın hem biz ona. Madem oynamayacaktın başka bir takımda, neden jübileyi kabul etmedin be Kral. Ali Sami YEN stadı hayata gözlerini yummadan bir jübile yapsan fena mıydı? Gerçi hala vakit var ama yönetimin de bu işi istemesi gerek.

Yönetim de bir o kadar suçlu tabi bu işte. Geçen sene gördük, sene başında yine aynı ayak oyunlarıyla Hakan'a önce git dediler. Sonra Hakan takımda kaldı. Her maça çıkmadı tabi ama çıktığı her maçta da ilk kez forma giyiyor gibi oynadı, aynı heyecanla. Hatırı sayılır goller attı, attırdı. Kadroda olmadığı zamanlar küsmedi, kadroya girince yeniden oynadı.

Öyle çok paralar da istemiyordu hani Hakan. Geçimi sağlayacak bir ücrete bir kaç sezon daha kalırdı istenilse idi... yedek kulübesinde bile oturması yeterdi belki bize, futbolcularımıza ve hatta Skibbe'ye. Teknik direktörden çok tecrübesi var bu takımda, ve bir o kadar başarısı. Eminim ki bu sezon yada en geç önümüzdeki sezon veda ederdi çok sevdiği formasına, taraftarına ve futbola. Şanına yakışır bir jübile ile başımızın tacı yapar, teknik heyete katardık Kralımızı. Ama sadece bizim dilimizde kaldı bunlar. Umarım daha da fazla geç olmadan yönetimimiz bu yanlışı düzeltme yollarına gider ve Kral'a hak ettiği hediyeyi verirler.

TV hayatı çok daha farklı bir olay. Hakan Şükür'ün sahip olduğu karakter onun reyting almasına engel olabilir. Eski takımını yerlere göklere sığdıramayan bir yorumcu olmayacaktır Hakan. Bir diğer adaşı gibi yerden yere de vurmayacaktır. İşi gerçekten zor, umarım devam ettiği sürece bu işte de başarılı olur.

Ama bizim gönlümüz halen Kral'ın jübile yapıp tekrar takımla birlikte hizmet vermesi.

Yaran anket


Turkcell Süper Lig 2008-2009 Sezonu 12. Hafta

Haftanın golsüz biten en iyi maçı hangisidir ?

Parçalı



Yıllardır inat edip saçma sapan formalarla çıksak da, bu senenin favori forması olan "turuncu" ile birlikte parçalı formayı da futbolcularımızın üzerinde görmek çok güzel. Parçalı formanın değerini bilmeyen yoktur Galatasaray için. Parçalı denince akla Metin Oktay gelir. Endüstiriyel futbola karşı duran tek formadır. Her Galatasaraylının elinde bulunması gereken Kutsal Formadır. Yıllardır bize kırgın olduğunun farkındayız. Umarım yeteri kadar giyme şansımız olur bu sezon.

Skibbe'yi asmak

Temel futbol bilgilerimizi sınayalım. Futbol sahada 11 kişi ve bir o kadar rakip, bir tanesi içeride olmak üzere toplam 4 hakem ve her takımın başında 1 er adet olmak üzere toplam 2 teknik direktörün de katılımıyla oynanan, 90 dakika süren, ayrıca diğer belirli kurallar çerçevesinde oynanan, seçilmiş kitleler tarafından yönetilen ve belirli kitleler tarafından da desteklenen bir spor dalıdır.

Normal şartlar altında -buna kimyada kısaca "nşa" diyorlar- oyuna ve skora etkilerine göre bir sıralama yapacak olursak, ha bu arada tanıma bir de "medyanın da bilgilendirdiği" diye ekleme yaparsak iyi olur... Ne diyorduk; bir sıralama yapacak olursak;

  • Futbolcular
  • Teknik Direktörler
  • Yönetim
  • Taraftarlar
  • Hakemler
  • Medya
... diye olması gerek. Tabi bir de normal şartların dışına yani ülkemize bakacak olursak bu sıralamanın;

  • Medya
  • Yönetim
  • Hakemler
  • Futbolcular
  • Teknik Direktörler
  • Taraftarlar
... şeklinde olduğunu görmek çok da zor değil. Bir takımın başarı ve başarısızlıklarını etkileyen en önemli faktörün hiç şüphesiz futbolcular olduğunu savunurum her zaman. Dünyanın en iyi takımına, en iyi ligine, en temiz medyasına, en dürüst hakemlerine ve en iyi teknik adamlarına sahip bir ortamda futbolcun ruhsuz ise başarı beklemek hata olur. Ruhsuzluğu ise vurdumduymazlık olarak algılamamak gerekir tabi. Buradaki anlam biraz daha farklı. Galatasaray formasını giyip Ali Sami YEN stadyumuna çıkan bir futbolcunun, ben zannetmiyorum ki bacakları en başta bir titremesin. O ortamdan nice "profesyoneller" başı eğik, "ben böyle bir şey yaşamadım" diyerek ayrıldılar. Ruhtan kasıt biraz daha naif; istikrarla ilgili.

Bir maç seyrediyoruz deplasmanda ne yaptığını bilmeyen futbolcular, 2-3 pas ayağa yapmaktan aciz, başka bir maç seyrediyoruz Benfica'yı dize getiriyor aynı oyuncular. Bir Sabri seyrediyoruz harikalar yaratıyor milli takımda, aynı Sabri'yi bir kaç gün sonra izliyoruz, yine makara konusu. Yine yaptığı ortalardaki isabet oranı tartışılır oluyor. Peki bütün bu puan kayıplarının sorumlusu tek mi? Bütün suç Skibbe'nin mi? Maç sonu kendi futbolcusu açıklama yapıyor; "Hoca bize yerden oynayın dedi, biz topu şişirdik..." Eee bilader pes... Futbolcu bile bunu söylerken, Herr Skibbe'yi yerden yere vurmak yanlış olur.

Bugüne kadar bana fena halde güven veren, FB maçında bile kendisine çok kızmadığım De Sanctis aldığı bütün topları anlamsız bir şekilde şişirdi, rüzgara karşı işemeye çalışan pervasız çocuklar gibi. Bu durumda n'apsın Herr Skibbe? Kadro %100 değişse anlarım, derim ki Skibbe Allah belanı versin bu adamlar kadroya alınır mı? Kadronun yarısı değişse yine hak veririm, "Sakatlıklar falan var ama yine yanlış tercihler yapıyorsun" Ama Galatasaray kadrosuna baktığımız zaman sabit oynayan adamlar çoğunlukta. De Sanctis, Servet, Balta, Ayhan, Meira, Kewell, Arda, Sabri... Bunun dışında son maçta Lincoln yoktu; eksikliğini hissettik mi derseniz, hem de fazlasıyla. Ama kadronun yarıdan çoğu değişmiyorken bir istikrarsızlık varsa bu teknik direktörden çok oyuncuların motivasyon eksikliğinden derim ben. Elbette motivasyonda konusunda teknik direktörlerin çok önemli payı var ama, unutmayın ki anlatabildikleriniz karşınızdakinin anlayabildiği kadardır.

Bu yüzden her beraberlik yada mağlubiyet sonrası Skibbe'yi yerden yere vurup, asalım, keselim, gönderilim demek yerine biraz da futbolcularda hata aramalıyız. Lig sonun da tablo ne olursa olsun, sonuna kadar bu takımın arkasındayız, yeni bir takımız; ve biliyoruz ki bu takım bu sene bizi tatmin etmese bile seneye ve ondan sonraki nice seneler bizi gururlandırmaya devam edecek... Tıpkı geçmişte olduğu gibi...

Uzun lafın kısası, sözü bağlayalım...

Kendi kendimize bir deplasman fobisi çıkardık gidiyoruz ya hayırlısı. İnşallah önümüzdeki Metalist ve Hacettepe maçlarını kayıpsız atlatırız da 13. haftada oynanacak olan bir diğer Ankara deplasmanından 3 puanla dönüp sözde deplasman fobimizi yeneriz.

22.11.2008

Berber Hulusi

Karamanlılar bilirler, yıllardır sprey boyayla yazılmış "BERBER HULUSİ'DE SÜLÜK VAR" yazısı vardır duvarlarda... Hiç alakasız yerlerde görürdüm, ulan neymiş bu sülük diye sorar dururdum kendi kendime. Meğerse bu sülük saçkıran tedavisinde kullanılıyormuş. Hakkında çok bir bilgim yok ama kulaktan duyma bilgilerime göre saç yada sakal üzerinde kılların dökülmeye başladığı yerler jiletle kanatılıp bu sülük denen hayvanlar yapıştırılıyormuş, daha sonra bu sülük hayvanı vücuttaki kirli kanı emerek saçkıran olan bölgeyi iyileştiriyormuş. "Kocakarı" tedavisi gibi görünse de fayda ediyormuş.

Konumuzla yani futbolla ilgisi ise bizim Lincoln efendi. Almanya'da bulduğu ortamı burda bulamadı mı nedir, stresten dolay saçkıran var Lincoln'de. Daha önce sarımsak tedavisi uygulamış geçmedi, şimdi tekrar başlamış tedaviye. Umarım en kısa zamanda düzeltir sakalını, ha bir de şu saçları kesse artık. Harbiden yakışmıyor be Licolncüm... kısaltıp saç bandı taktığın günleri özledik, inşallah en kısa zamanda yeni imajınla görürüz seni... Uyguladığın tedavi işe yaramazsa bir mail atsın sizin sağlık kurulu Hulusi Abi'nin telefonunu veriyim. Valla içim acıyor seni böyle gördükçe.

10.11.2008

Fenerbahçe vs. Galatasaray


İstatistiklere uyalım dedik, ilk golü atan kaybetmiyor dediler, dakika 2 demeden gol attık, yine yenildik. Sadece bir kaç not düşüyüm;

- Derbi olarak değerlendirirsek hakem iyiydi, maçın sonucunu etkilemeyecek bir kaç yanlış karar dışında bariz ve kasti hatalar yapmadı.
- Elle top oynamak suretiyle kart gören Baros ve Nonda'ya, itirazdan kart gören Lincoln'e fena halde sinir oldum. Diğer kartlar maçın gereğiydi, bir şey demiyorum.
- Tutamayacağın topun önüne baraj kurdurmayan De Sanctis'e acayip sinirliyim.
- İleri çıktığımız pozisyonlarda geri dönmeyenlere ve defans kurgusunda birbiriyle uyumsuz gördüğüm ortasaha ve defansa sinirliyim.
- Bu maçta gereği kadar ağırlığını koymayan Arda'ya kırgınım.
- Bu sene artık gerçek oyununu yansıtan Lincoln için mutluyum.
- İkinci yarı oyuna girip de 45 dakika hiç bir şey yapmayan Nonda'ya kızgınım.

Sanırım maça dair fazla da bir detay yok, bu seneye istediği gibi başlayamayan Fenerbahçe bu maça bizden daha iyi motive olmuş, bu çok belli. Umarım önümüzdeki maçlara daha iyi hazırlanırız ve puan kaybı yaşamayız. Bundan sonra harcayacak çok kredimiz kalmadı; ne bizim ne de Skibbe'nin.

6.11.2008

Resital



Bütün Aslanlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Yıllardır özlediğimiz oyunu oynadılar bu gece. Umarım ligde ve UEFA da aynı oyun mantığı devam eder. Uzun zamandır izlediğim en iyi Galatasaraydı diyebilirim bu gece. Onca eksiğe rağmen Skibbe'nin galibiyet için çıkması Benfica'nın bütün oyun anlayışını tersine çevirdi. Çok daha fazla gol atabileceğimiz bir karşılaşmaydı, sağlık olsun.

Ayrıca gollerdeki güzellik ayrı bir zevk yaşattı bana. İlk golde kornerden Lincoln'ün kullandığı topa Servet( parantez içinde Servet, evet evet gerçekten Servet)'in kafa pasıyla harika bir vuruş yapan Emre Aşık ( evet bu da şaka değil harbiden Servet verdi Emre vurdu) izledik. Rüya gibi bir goldü.

Ayrıca ikinci golde, gol öncesi Lincoln'ün müthiş baskısı ve azmi, Ayhan'ın pası ardından Arda'nın harika pası, Ümit Karan'ın bitirici vuruşu da görülmeye değerdi. Özellikle Ümit, Arda, Lincoln ve Emre kusursuz oynadılar. Ümit'in zaman zaman Baros ile yer değiştirmesi, orta sahada ve defansta yaptığı yardımlar Benfica'yı çok etkiledi.

Hem gol atıp hem de kritik müdahalelerde bulunan Emre ise maçın yıldızı denilebilecek seviyede güzel oynadı. Baros ise bugün girdiği pozisyonlarda gol bulamasa da, özellikle birinci golün hemen öncesinde kaleciyle karşı karşıya kaldı ve atamadı, ama pozisyonun devamında korner ve gol geldi. Yine de Baros'da görevini iyi yaptı. Kewell'ın yokluğunda Ümit ile beraber hem forvet hem sağ kanat açığını maç boyunu beraber kapattılar.

Maçın kırılma noktası ise Morgan De Sanctis'in kurtardığı harika şuttu. Maçın genelinde güven verdi ancak kurtardığı o muhteşem pozisyon tam jeneriklikti gerçekten.

Deplasmanda oynanan ve harika organizasyonlarla, ayağa top yaparak bitirdiğimiz bu maç bu senenin dönüm noktası olacaktır bence.

Tekrar tekrar Galatasarayıma teşekkür ediyorum.

Yeni başlayanlar için Galatasaray


Öncelikle bilmeniz gereken ve kendinize her daim ışık tutacak olan bir amaçla işe başlayınız:

"İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak ve Türk olmayan takımları yenmek"

Daha sonra Ali Sami Yen, Metin Oktay, Gündüz Kılıç, Hakan Şükür, Gheorghe Hagi, Fatih Terim gibi Galatasaray tarihinde önemli yerleri ve başarıları bulunan isimlerin hayat hikayelerini, geçmişte yapmış oldukları işleri araştırarak kendinize örnekler çıkarınız.

Size en yakın GS Store yada lisanslı ürün satan her hangi bir mağzadan en az bir adet forma, bir atkı alınız. İsteğe bağlı olarak tshirt, mont, kupa, nevresim vb. şeyler de alabilirsiniz.

Daha önce hiç Galatasaray maçı seyretmemiş iseniz Galatasaray: Unutulmaz Maçlar DVD sini alıp, UEFA kupasına giden yolda kazanılan maçları seyredip, işin perde arkasını, futbolcularımızla, teknik heyetle, idarecilerle ve daha birçok kişi ile yapılan söyleşileri dinleyebilirsiniz. Bu sayede maçların perde arkalarını da öğrenebilir, ekranlara yansımayan; sadece maç esnasında statlarda ve soyunma odalarında yaşananlara tanık olabilirsiniz.

Fırsatınız var ise Ali Sami yen'de dünya gözü ile bir maç seyrediniz. imkanlarınız buna elvermiyorsa Galatasaray taraftarlarının bolca rağbet ettiği bir salonda da maç izleyebilirsiniz. Hiç olmadı evde formanızı giyip bir maç izleyerek de bu işe başlayabilirsiniz.

Olmazsa olmazlardan birisi diğer takımların taraftarlarıdır. Bilginiz yettiği sürece onlarla futbol, basketbol ya da ilginiz olan sporlardan konuşunuz. Sporun bütün dallarında mevcut başarılarımız bulunduğu için hiçbir zaman altta kalmayacaksınız, endişe etmeyin. yeter ki gerekli materyal bulunsun elinizde. Araştırın, okuyun, yazın, tartışın...

Rakiplerinizle muhatap olurken kesinlikle Galatasaraylı duruşuna yakışacak tavırlar sergileyin. Çirkeflik, çamur atma, hakaret ve buna benzer tasvip edilmeyen davranışlar sergilemeyin. Aklınızda her zaman Metin Oktay ve onun gibi isimlerin duruşları olsun. Onlar her zaman "Bizi sevenlere ihanet etmeyelim" demişlerse, biz de onlara ihanet veya saygısızlık etmeyelim.

Galatasaray sevgisini ve felsefesini yakınlarınıza, sevdiklerinize, yeğenlerinize ve evlatlarınıza aşılayın. Onlarla birlikte maçlara gidin, eski maçları seyrettirin. Unutmayın ki yeni nesillerin de bütün bu güzellikleri yaşamaya en az bizim kadar hakları vardır.