24.11.2008

Skibbe'yi asmak

Temel futbol bilgilerimizi sınayalım. Futbol sahada 11 kişi ve bir o kadar rakip, bir tanesi içeride olmak üzere toplam 4 hakem ve her takımın başında 1 er adet olmak üzere toplam 2 teknik direktörün de katılımıyla oynanan, 90 dakika süren, ayrıca diğer belirli kurallar çerçevesinde oynanan, seçilmiş kitleler tarafından yönetilen ve belirli kitleler tarafından da desteklenen bir spor dalıdır.

Normal şartlar altında -buna kimyada kısaca "nşa" diyorlar- oyuna ve skora etkilerine göre bir sıralama yapacak olursak, ha bu arada tanıma bir de "medyanın da bilgilendirdiği" diye ekleme yaparsak iyi olur... Ne diyorduk; bir sıralama yapacak olursak;

  • Futbolcular
  • Teknik Direktörler
  • Yönetim
  • Taraftarlar
  • Hakemler
  • Medya
... diye olması gerek. Tabi bir de normal şartların dışına yani ülkemize bakacak olursak bu sıralamanın;

  • Medya
  • Yönetim
  • Hakemler
  • Futbolcular
  • Teknik Direktörler
  • Taraftarlar
... şeklinde olduğunu görmek çok da zor değil. Bir takımın başarı ve başarısızlıklarını etkileyen en önemli faktörün hiç şüphesiz futbolcular olduğunu savunurum her zaman. Dünyanın en iyi takımına, en iyi ligine, en temiz medyasına, en dürüst hakemlerine ve en iyi teknik adamlarına sahip bir ortamda futbolcun ruhsuz ise başarı beklemek hata olur. Ruhsuzluğu ise vurdumduymazlık olarak algılamamak gerekir tabi. Buradaki anlam biraz daha farklı. Galatasaray formasını giyip Ali Sami YEN stadyumuna çıkan bir futbolcunun, ben zannetmiyorum ki bacakları en başta bir titremesin. O ortamdan nice "profesyoneller" başı eğik, "ben böyle bir şey yaşamadım" diyerek ayrıldılar. Ruhtan kasıt biraz daha naif; istikrarla ilgili.

Bir maç seyrediyoruz deplasmanda ne yaptığını bilmeyen futbolcular, 2-3 pas ayağa yapmaktan aciz, başka bir maç seyrediyoruz Benfica'yı dize getiriyor aynı oyuncular. Bir Sabri seyrediyoruz harikalar yaratıyor milli takımda, aynı Sabri'yi bir kaç gün sonra izliyoruz, yine makara konusu. Yine yaptığı ortalardaki isabet oranı tartışılır oluyor. Peki bütün bu puan kayıplarının sorumlusu tek mi? Bütün suç Skibbe'nin mi? Maç sonu kendi futbolcusu açıklama yapıyor; "Hoca bize yerden oynayın dedi, biz topu şişirdik..." Eee bilader pes... Futbolcu bile bunu söylerken, Herr Skibbe'yi yerden yere vurmak yanlış olur.

Bugüne kadar bana fena halde güven veren, FB maçında bile kendisine çok kızmadığım De Sanctis aldığı bütün topları anlamsız bir şekilde şişirdi, rüzgara karşı işemeye çalışan pervasız çocuklar gibi. Bu durumda n'apsın Herr Skibbe? Kadro %100 değişse anlarım, derim ki Skibbe Allah belanı versin bu adamlar kadroya alınır mı? Kadronun yarısı değişse yine hak veririm, "Sakatlıklar falan var ama yine yanlış tercihler yapıyorsun" Ama Galatasaray kadrosuna baktığımız zaman sabit oynayan adamlar çoğunlukta. De Sanctis, Servet, Balta, Ayhan, Meira, Kewell, Arda, Sabri... Bunun dışında son maçta Lincoln yoktu; eksikliğini hissettik mi derseniz, hem de fazlasıyla. Ama kadronun yarıdan çoğu değişmiyorken bir istikrarsızlık varsa bu teknik direktörden çok oyuncuların motivasyon eksikliğinden derim ben. Elbette motivasyonda konusunda teknik direktörlerin çok önemli payı var ama, unutmayın ki anlatabildikleriniz karşınızdakinin anlayabildiği kadardır.

Bu yüzden her beraberlik yada mağlubiyet sonrası Skibbe'yi yerden yere vurup, asalım, keselim, gönderilim demek yerine biraz da futbolcularda hata aramalıyız. Lig sonun da tablo ne olursa olsun, sonuna kadar bu takımın arkasındayız, yeni bir takımız; ve biliyoruz ki bu takım bu sene bizi tatmin etmese bile seneye ve ondan sonraki nice seneler bizi gururlandırmaya devam edecek... Tıpkı geçmişte olduğu gibi...

Uzun lafın kısası, sözü bağlayalım...

Kendi kendimize bir deplasman fobisi çıkardık gidiyoruz ya hayırlısı. İnşallah önümüzdeki Metalist ve Hacettepe maçlarını kayıpsız atlatırız da 13. haftada oynanacak olan bir diğer Ankara deplasmanından 3 puanla dönüp sözde deplasman fobimizi yeneriz.

Hiç yorum yok: