tag:blogger.com,1999:blog-50718454019374306882024-03-13T10:19:49.831+03:00vinca the major“Some people think football is a matter of life and death. I assure you, it's much more serious than that.” vinca the majorUnknownnoreply@blogger.comBlogger253125tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-87463793482227276452011-07-30T13:25:00.001+03:002011-07-30T13:27:58.108+03:00Doğuda asker olmak<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSstwNwBTHnNVSm9S1kPx-CexL3rzN9xVY9KXZ5xVz6NnoUuEkEUNBZyPi-ptto-wrSFqsjJCzHjSWAEbAMY_zedVyCLY16yw93GRW3qw6EtG-oUbZDkL2unHSWfCmYE75Jg9QHnm6pvI/s1600/asker.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSstwNwBTHnNVSm9S1kPx-CexL3rzN9xVY9KXZ5xVz6NnoUuEkEUNBZyPi-ptto-wrSFqsjJCzHjSWAEbAMY_zedVyCLY16yw93GRW3qw6EtG-oUbZDkL2unHSWfCmYE75Jg9QHnm6pvI/s320/asker.jpg" width="320" /></a></div><span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;">Öyle batıdaki gibi boş şarjörlerle değil hücum yeleğindekiler dahil 5 tam dolu şarjörle nöbete gitmektir.<br />
Nöbetten gelince G3 tüfeğini batıda "silahlık" denilen yere teslim etmek değil ranzanın başucuna asmaktır.<br />
Yazın 45 derece sıcağı kışın -30 derece soğuğu 1,5-2 metre karı görmektir.<br />
<br />
<a class="gb" href="http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=g%c3%bclyaz%c4%b1" style="color: red; text-decoration: none;">Gülyazı</a>'da yaptım. zor ve güzel günler geçirdim. Ben istemedim oraya gitmeyi elbet, şans. Kısa dönem olmama rağmen neredeyse 4 mevsimi yaşadım 6 ayda. Batıda yapsam bunların hiç birisini ömür boyunca tecrübe edemezdim. Demek ki gidip görmek varmış oraları.<br />
<br />
Şimdi eminim bu yazdıklarımı okurken "koduğumun poşeti yaptığın 6 ay askerlik, seninki de askerlik mi lavuk?" diyenler olabilir. Aynı dönem aynı yerde askerlik yaptığımız kısa dönem arkadaşların bir kısmı taşak kebabı yapıyorken ben yeri geliyor 24 saat kolluk tutuyordum. Nöbete asker göndermem gerekirken asker yokluğundan kendim nöbete gidiyordum. Jandarma olmamdan dolayı bize tanınan "turizm jandarması" olma hakkı için sınava gittiğimizde oxford'da okuyan elemanı kafalayıp kopya çeken Antalya'ya Uludağ'a giden arkadaşlarım oldu. Körelmiş Anadolu Lisesi ingilizcemle sınırda kaldım ve bu haktan faydalanamadım. Ama hak etmediğim bir şeyi de istemedim, istesem aynı yöntemle benim de Kuşadası'na Alanya'ya gitme ihtimalim vardı.<br />
<br />
Farkında olmadan Irak sınırına girp çıkmışlığımız bile oldu. Komutanım burası hangi köy diye sorduğumda "ne köyü lan Irak'a girdiK" cevabını aldım. Gözünün alabildiği her yer dağ tepe. Ardı arkasına sırdağ. Terörün nasıl yuvalandığını gördüm. Öyle coğrafya olmaz olsun arkadaş gerçekten ordumuzun işi zor.<br />
<br />
Şırnak merkezdeyken Tümen'den aniden kalkan helikopterleri gördüğümde içim cız etti resmen. Bir çatışma olduğunu anlamıştım hemen. Kalktıktan 2 saat sonra helikopterler piste inerken çığlık çığlığa giden ambülansın pisten neden hüzünlü bir matem havasında yavaş yavaş döndüğünü gördüm. O gün bir şehit daha vermiştik.<br />
<br />
Konvoy ne demek, güvenli günler ne demek onu gördüm. 70 km yolun neden 4 saatte alındığını gördüm doğuda. Helikopterlerin giremediği vadileri gördüm. Her 4-5 kilometrede bir neden askeri birlik var onu gördüm.<br />
<br />
Her gün nizamiyeye gelen, ellerindeki heybelere taburun fırınından çıkan sıcak ekmekleri dolduran çocukların yüzlerinde hüznü gördüm.<br />
<br />
6 ay askerlik yaptım ben ancak bu kadarını gördüm. Doğuda 18 ay askerlik yapan erlere, ömrü şark görevinde geçen komutanlara sonsuz saygı duyuyorum bu yüzden. Gerçekten çoğu insanın tahmin bile edemeyeceği, ne kadar anlatılsa da kafasında canlandıramayacağı bir duydu doğuda asker olmak. Allah doğuda yaşayan ve gerçekten terör mağduru olan insanlarımızı, bu lanetin bitmesini gerçekten isteyenleri ve ordumuzu korusun.</span></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-23305916159302884182011-03-06T12:23:00.000+02:002011-03-06T12:23:31.760+02:003 kuruş kredisi olan adama ömür boyu tapmak<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Sanırım Galatasaray taraftarının en büyük yanlışıdır. Hatta taraftarın olduğu kadar yönetimin de politikasıdır. Sözüm tüm sözlüğe değil bu tarz adamlara. ya bende bir terslik var yada sizde, Gerçekten anlamıyorum. <br />
<br />
Bir Fatih Terim, bir Bülent Korkmaz, bir Hakan Şükür öyle senede bir yetişmiyor bu ülkede. Aynı şey Hagi için de geçerli. Bu tarz yıldızlar da her sene üçer beşer gelmiyor ligimize. Yıldızlar topluluğu Beşiktaş'ın hali ortada bizden çok da bir farkı yok şu an. Bu adamlara sallamakta üzerimize yok maşaallah. kolayca çamur atıyoruz, laf söylüyoruz. Ama Ali Sami Yen'de iki kıytırık maçta gol atıp sevincini taklayla gösterdi diye adamın ardından methiyeler düzüyoruz. Adamın yapmadığı çamur, çirkeflik kalmadı maçlarda. kendini atmalar, binlercesini Ali Sami Yen'de bizim attığımız sulardan bir tanesini alıp hakeme koşmalar, rakibe dirsek atmalar. sahalarda nefret ettiğim hareketler.<br />
<br />
Sonra bir yıldız gelir, öyle yada böyle Galatasaray'a transfer olmuştur ama bir araba parası geç yattı diye hesabına defolup gider. Eyvallah adam değerinin kat be kat altında bize gelmiş değerinin çok üstünde de başka takımlara transfer olmuştur fakat benim için aslolan karakter arkadaş. Aylarca paralarını alamayan adamlar oldu bu takımda. Alacaklarından vazgeçenler, yada erteleyenler oldu. "Önce yabancıların paralarını ödeyin bizimki sonra ödensin" diyen adamlar oynadı bu takımda. Ama o adamlar delicesine eleştirilirken 3-5 maç oynamış, yada bir sezon takıma fayda sağlayıp takımdan ayrılmış adamlar putlaştırılıyor.<br />
<br />
Hele bir de dillere destan -ki hala lafımın arkasındayım bu adam overrated- kaptanımız var ki yerlere göklere sığdıramıyoruz. Lafın sonunu Arda'ya bağlamak amacında değildim ama başlığa uygun örneklerden birisi de maalesef kendisi oluyor. Hani nasıl diyor siz: sbt :(</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-29486698793199045832011-01-12T13:26:00.003+02:002011-02-22T17:47:49.749+02:00El-veda<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-s-Heyq6WIfZjAUlWm8oKKPGTdNlGhJpCl1RJjBGbH3XWZPvciDvGPvgUQVUA5u22zSyrgOyc6GX6q4fD1sTaa6-9JoswASMqvg8emvetYSLuK3qd0dG_831ROtQD38XsOCtt2R5nmNs/s1600/ali%252Bsami%252Byen%252Bstad%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="243" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-s-Heyq6WIfZjAUlWm8oKKPGTdNlGhJpCl1RJjBGbH3XWZPvciDvGPvgUQVUA5u22zSyrgOyc6GX6q4fD1sTaa6-9JoswASMqvg8emvetYSLuK3qd0dG_831ROtQD38XsOCtt2R5nmNs/s320/ali%252Bsami%252Byen%252Bstad%25C4%25B1.jpg" width="320" /></a></div><div class="MsoNormal"><span class="apple-style-span"><span style="color: black; font-family: Verdana; font-size: 9pt;"><br />
</span></span></div><div class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: 12px;"><br />
</span></span></div><br />
<div style="text-align: justify;">"Göğsüm daralıyor, yüreğim yanıyor.</div><div style="text-align: justify;">Olmasaydı sonumuz böyle."</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Harbiden olmasaydı ya sonumuz böyle. Aklıma gelmezdi bir gün yıkılacağı ve o zamana kadar maç izleyememiş olacağım. Her ne kadar zerre suçum olmasa da imkânsızı denemediğim için içim buruk. Belki, belki gidebilirdim. Ama olmadı.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">İstanbul’dan otobüsle 12 saat uzakta yaşamak sarı-kırmızı aşığı için zordur. Lise bitene kadar zaten gitmem imkânsızdı. Bir umut üniversite yıllarında giderim diye düşündüm çok zaman. Ama gel gör ki yaşadığımı şehirde okumak zorunda kalınca o umut da söndü. Hem de ne sönüş. Çalışmaktan okumaya bile fırsat bulamıyordum. Okuldaki hocalar derslere %20 civarı katılım gösterdiğim halde tanırdı beni ve mezun olduğumda "olum sen bitirdiysen bu okulu herkes bitirir" demişlerdi. 4 yıllık okulu 5 yılda bitirmek gerçekten mucizeydi benim için.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Okul bitip de çalışmaya ara vereceğimi anladığımda takvimler 2004'ü gösteriyordu ve ben "lan olum bir ihtimal daha var, o da askerliği İstanbul’da yapmak mı dersin?" diye türküler söylüyordum kendi halimde. Ama zalım felek sillesini bir kez daha suratıma suratıma vurmuş ve vatani görev için beni Şırnak/Uludere/Gülyazı'ya göndermişti. Adını sanını ilk defa duyduğum bu köy makûs talihimi çevirecek bir kapı değildi. Görev kutsaldı ve umudumu yitirmeyip askerlik sonrasını beklemeye başlamıştım.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Şanslıydım ki askerlik biter bitmez iş bulmuştum. İdeallerimi %100 karşılamasa da sevdiğim bir iş idi muhasebe/finans. Çalıştığım şirketin yan kuruluşunda 7-8 ay çalıştıktan sonra merkeze gelmiştim ve artık İstanbul’da maç izleyebilme umutlarım daha da yeşillenmişti. Evet, çalıştığım şirket doğup büyüdüğüm, üniversiteyi de okuduğum şehirdeydi ama maddi olarak kendimi toparladığım gibi hemen bir maça gidebilirim diye düşünüyordum. Ama işte maddi konular her zaman insanının planladığı gibi gitmiyordu. Babanın emekliliğinin gecikmesi, kardeşin dershanesi vs. derken eve yapılan maddi yardımlar bir türlü kenara birikim yapmaya müsaade etmiyordu.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Ve 2006 senesi geldiğinde olan olmuştu. vinca başını alıp çok uzaklara gitmişti. Yolu da İstanbul’dan geçecekti hatta. ama sadece İstanbul Atatürk Havalimanı'nın dış hatlar terminalinden... Ki zaten haziran ayında istese de maç izleyemezdi. Bavulunu aldı ve hiç tanımadığı, hakkında en ufak bir fikri bile olmayan insanların arasına; Cezayir’e doğru yola koyuldu. Hani Ali Kırca'nın Ali Sami Yen'e veda gecesinde de bahsettiği ülkeye:</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">"Ülkemin yüzyıllık yalnızlığını yendin dünyada…</div><div style="text-align: justify;">Duyuldu adın Cezayir’den Çin’e, Kenya’dan Arjantin’e,</div><div style="text-align: justify;">kimsesizliğimizi yendin bir anda… Yen dedi yendin…"</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Kafası rahattı aslında, en azından artık maddi konuları kafasına takmayacak, geleceğe dair daha net planlar yapabilecekti. Ama Ali Sami Yen stadı ile olan kaygıları hala devam ediyordu. Ancak yaz aylarında Türkiye’de olabilecekti ve maçları izlemesi imkânsızdı. Bir türlü denk gelmiyordu. 2006, 2007, 2008, 2009, 2010 derken yıllar su gibi geçiyor bir yandan da Aslantepe üzerinde harika bir arena yükseliyordu. Bu stadın yükseldiği her gün biliyordum ki Ali Sami Yen'in ömründen bir gün daha gidiyor. Vakit daralıyordu, durdurulmak istenen zaman mıydı Aslantepe miydi bilmiyordum. Ben dönseydim Türkiye’ye, öyle bitseydi ya inşaat.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Derken takvimler yine değişiyor ve 2011'e giriyorduk. Son maç için geri sayım başlamıştı. Kalbimde buruk bir acı, yüreğimde yas, gözümde yaş televizyon karşısına geçtim. 11 Ocak 2011 benim için unutulmayacak bir gün bundan sonra. Aklımdan çıkmayacak ömrüm boyunca. Kendimi suçlu hissetmeme sebep olacak. Anlattığım imkânlar dâhilinde gidemedim bir türlü mabede. Koklayamadım o havayı. Coşamadım türkülerle!</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Ama bir kaç sahne var ki dün geceden aklımda kalan, bütün bunlar kadar üzdü beni. Bir kaç kere birbirine giren, kavga eden taraftarları gösterdi kameralar. Oradan oraya koşturmalar, tehditler, diklenmeler. Derdiniz nedir çözemiyorum ki? Hangi sebep böylesine bir günde ağız tadını bozabilir insanın? Son maçta Ali Sami Yen Stadı’ndasın, şanslısın bilet bulabilmişsin, ömrü hayatında görebileceğin tüm Galatasaray efsaneleri orada. Sen hala kavga hır gür peşindesin. O an orada olmak için yalvaran milyonlarca insan var bu ülkede. Bırak ülkeyi dünyanın dört bir yanında hatta. İşte bu beni hem üzdü hem sinirlendirdi dün gece. Bulunduğu ortamın değerini bile anlayamayan insanlar oradayken ben televizyon başındaydım, üstelik binlerce kilometre uzakta.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Velhasılı vel kelam Ali Sami Yen Stadı benim umutlarımla birlikte tarihteki yerini aldı dün. Bize her sevdadan geriye yine Galatasaray kaldı. Ve benim Galatasaray’ı evinde izleme şansım da artık Türk Telekom Arena'ya kaldı. yolu Galatasaray’dan geçen herkesle bir gün Aslantepe'de görüşmek üzere...</div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-90312740966435434212011-01-10T15:20:00.002+02:002011-02-22T17:48:27.108+02:00Transferde borsa muhabbeti ve BJK Fiyaskoları<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEii5_lkQZvItBJ0oHC_M5IOVkdbcg-xDVGg7IQoWFrTggJi96y4_lUbzuaK1xtQHvi9x5SRxTD6Re1OPmJ2jnx7DfjrH8VdpOcr45MsRqJaB4tjdVmZLK0d-vAu-BOfZCE9omgLGhpv5QA/s1600/borsa.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEii5_lkQZvItBJ0oHC_M5IOVkdbcg-xDVGg7IQoWFrTggJi96y4_lUbzuaK1xtQHvi9x5SRxTD6Re1OPmJ2jnx7DfjrH8VdpOcr45MsRqJaB4tjdVmZLK0d-vAu-BOfZCE9omgLGhpv5QA/s320/borsa.jpg" width="320" /></a></div><div style="text-align: justify;">Siyah-Beyazlı kulübün, İMKB’ye bildirim yaptığı halde transfer etmediği ya da edemediği birçok futbolcu var. Bu durumun ilk örneği Aly Faryd Mondragon’du. Serdar Bilgili yönetimi, Kolombiyalı kaleciyle transfer görüşmelerinin başladığını ve Metz kulübüyle anlaşma sağlandığını açıklamıştı. Ancak Mondragon, Beşiktaş’ın teklifini kabul etmedi. Siyah -Beyazlılar o yıl bonservisi yine Metz’te olan Frederic Meyrieu’nun transferinden de bildirim yaptığı halde vazgeçti.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Beşiktaş, 2002 yılında İMKB’ye gönderdiği açıklamada ünlü kaleci Stipe Pletikosa’nın yanısıra futbolcular Da Silva Ferreira Edilson, Mazzantini ve Waldson ile görüşmeye başladığını açıklamıştı. Ancak bu futbolculardan hiçbiri transfer edilemedi.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Siyah-Beyazlı taraftarları sadece ümitlendirmekle yetinen açıklamalar 2008 yılında adeta tavan yaptı. Beşiktaş, 2008 yılında Tomas Sivok ile birlikte Udinese’de forma giyen Andrea Coda ve Lazio’da oynayan Guglielmo Stendardo’nun alınması için görüşmelere başlandığını bildirmiş ancak bu futbolculardan sadece Tomas Sivok, daha sonra da Tomas Zapotocny alınmıştı.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Aynı yıl siyah beyazlı yönetim Lens’in oyuncusu Adama Coulibaly ve Mattersburg’da forma giyen Cem Atan’ı transfer edemedi.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">2008′de taraftarları hem en çok heyecanlandıran hem de şoka uğratan bildirimler ise Bundesliga futbolcularıyla ilgiliydi.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Schalke 04′de forma giyen Brezilyalı savunmacı Marcelo Bordon ve Gürcü Levan Kobiashvili’nin isimlerinin borsaya bildirilmesi geniş yankı uyandırmıştı. Ancak bu iki futbolcu da Beşiktaş’a gelmedi.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Beşiktaşlı taraftarlar Bordon ve Kobiashvili şokunu atlatamadan Siyah-Beyazlı yönetim, Borussia Dortmund’un, Türk milli takımında da forma giyen genç yıldızı Nuri Şahin’le görüştüğünü Borsaya bildirdi. Ancak Nuri Şahin transferi de fiyaskoyla sonuçlandı.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Sadece Beşiktaş camiasını değil tüm futbol kamuoyunu şoke eden olayın kahramanı ise herkesin hatırlayacağı gibi Mehmet Topuz’du.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Beşiktaş, 4 Haziran 2009′da Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) gönderdiği bildirimde Mehmet Topuz ile görüşmelere başladığını bildirmiş, hatta Topuz Beşiktaş formasıyla basına poz vermişti. Ancak transferde kazanan Fenerbahçe olmuştu.</div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-74107707639907024242010-11-23T13:49:00.002+02:002011-02-22T17:51:39.509+02:005 Günde 2000 km Tunus Turu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAg6pUEDzJpJCKqV6UTjoNC0LcH7NCJGFi-5tJsd_pYfZ5l25OEP74V-qMTtfoFxcOh_cd7Lyk808b4bD_m0SIUr5A_GDCX7HoHYdst5DZOY6FCMY06dZuR8oCOj-CZgmkKhpxHrJVld0/s1600/02.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAg6pUEDzJpJCKqV6UTjoNC0LcH7NCJGFi-5tJsd_pYfZ5l25OEP74V-qMTtfoFxcOh_cd7Lyk808b4bD_m0SIUr5A_GDCX7HoHYdst5DZOY6FCMY06dZuR8oCOj-CZgmkKhpxHrJVld0/s320/02.jpg" width="320" /></a></div><div style="text-align: justify;">5 yıllık Cezayir ikametimin üzerine Avrupa gibi gelen ülke. 4-5 gün süper geçti. Baştan sona gezdim. kurban bayramı olması sebebiyle bayramın 1. ve 2. günleri her yer açık değildi. Ama diğer günler kış sezonu olmasına rağmen açıktı. </div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">İnsanlar saygılı, güler yüzlü. turisti seviyorlar, diğer Arap ülkelerindeki gibi değiller. Yani en azından Cezayir ile mukayese edemem, etmem ayıp olur. Yollar sokaklar düzgün giyimli insanlarla dolu. Her yerde turist ve çok sayıda Türk var. Kadınların çoğu açık. Yani türbanlı değiller. Zaten devlet dairelerinde bile yasak kapalı kadınların çalışması.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfBM8oirBgLU8pfycSHCxjTF3Ae846RYp-9VhF5I3NZt-oBUnNyBauJyhBEYD7gLVWjAqVTXFwjj8ugsF2JefmihAL4qqXbVCvtMKudDPMtSMjxuZP7RIvJ0QuLuqSo6euw1tru2cy-xo/s1600/10.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><br />
</a></div><div style="text-align: justify;">Yollar sokaklar tertemiz, şehirler arası yolar genelde ücretli otoyol olasa da güzel. Trafik 120'yle falan akıyor o derece. Araçların belli bir kısmı lüks, kalanı da orta sınıf. Öyle Çin malı yada 30 40 senelik araçlar yok etrafta.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2cUssbx49IhqmpNI-OUYZn-FyBI3AuLcfcGR2bmdouEwlKcEt35zZ05qZVGbrbt1EDIaJN1mgoyQznlxR_qJkDCiKvdWYUnwk2pMtX6nRS9EQN_M-Z_qfV6OFa-xPScqjvAoTQS54_Fo/s1600/01.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2cUssbx49IhqmpNI-OUYZn-FyBI3AuLcfcGR2bmdouEwlKcEt35zZ05qZVGbrbt1EDIaJN1mgoyQznlxR_qJkDCiKvdWYUnwk2pMtX6nRS9EQN_M-Z_qfV6OFa-xPScqjvAoTQS54_Fo/s320/01.jpg" width="320" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">*Hammamet ve Sousse otel cenneti, bir de yaz sezonu olsa eminim cıvıl cıvıl olacaktı ortalık. Kurban bayramında 30 € (kişi başı/gece) gibi cazip bir fiyata 4 yıldızlı bir otelde sabah-akşam yemekleri dahil bir otelde kaldık.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">*Başkent Tunus düz ve geniş bir alanda. görmedim ama havaalanı oldukça gelişmiş diyorlar, sanırım Afrika'nın en iyilerinden.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfBM8oirBgLU8pfycSHCxjTF3Ae846RYp-9VhF5I3NZt-oBUnNyBauJyhBEYD7gLVWjAqVTXFwjj8ugsF2JefmihAL4qqXbVCvtMKudDPMtSMjxuZP7RIvJ0QuLuqSo6euw1tru2cy-xo/s1600/10.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfBM8oirBgLU8pfycSHCxjTF3Ae846RYp-9VhF5I3NZt-oBUnNyBauJyhBEYD7gLVWjAqVTXFwjj8ugsF2JefmihAL4qqXbVCvtMKudDPMtSMjxuZP7RIvJ0QuLuqSo6euw1tru2cy-xo/s320/10.jpg" width="320" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">*Sidi Bou Said mutlaka görülmesi gereken harika bir mekan. İnternette resimlerine bakmak bile cezbeder insanı. Her yer mavi beyaz, her yer eski ama bakımlı evlerle dolu. Mardin'in taş evleri gibi sıra sıra ama gerçekten çok farklı. Bilenler Bodrum'a da benzetebilirler burayı. Ama Burdaki kapıların hem renkleri hem işlemeleri başka yerdekiler gibi değil. Hepsi birer sanat eseri.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">*Carthage başkente çok yakın zaten Sidi Bou Said'e gitmek için buradan geçiyorsunuz. Görülse de olur görülmese de bir yer.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">*Bayramda kapalı olmasaydı Bardo mutlaka görülmesi gereken bir yerdi, kısmet değilmiş.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEkWvxowG7Nc4qYhUHIrE7qLPJ7VMrm159myMB5YIRFN8pBAFh8kse7n0HXGaT6FPAOT4TVpuPgZ10C8Y2_SJ35SK2r6-qg5G3Gh2WRGju6ZCmk1cxRldqBz_YHG9CNKzbAAiWA7p7qlA/s1600/08.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEkWvxowG7Nc4qYhUHIrE7qLPJ7VMrm159myMB5YIRFN8pBAFh8kse7n0HXGaT6FPAOT4TVpuPgZ10C8Y2_SJ35SK2r6-qg5G3Gh2WRGju6ZCmk1cxRldqBz_YHG9CNKzbAAiWA7p7qlA/s640/08.jpg" width="640" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br />
</div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIx1mE55hlk_6-AmY11wJr1sYP9eNHS_wofMk-j9d8QSkZ-2OlTPlaoEblC8CBAoe13cnPjfvFrn96KhwvTzdIVJ0UwM0VnvkMi_4zGp9ao_dZ5N_nXjtj6P8C5VXoEOpHIa9osjAU9tQ/s1600/09.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIx1mE55hlk_6-AmY11wJr1sYP9eNHS_wofMk-j9d8QSkZ-2OlTPlaoEblC8CBAoe13cnPjfvFrn96KhwvTzdIVJ0UwM0VnvkMi_4zGp9ao_dZ5N_nXjtj6P8C5VXoEOpHIa9osjAU9tQ/s200/09.jpg" width="150" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">*Sousse güzel otelleri, golf sahaları ve cafeleriyle güzel bir şehir. Ayrıca burada Medina denilen kapalı çarşıda bolca hediyelik eşya ve çok mistik dükkanlar bulabilirsiniz. Öyle güzel dükkanlar var ki insan içerisinde çıkmak istemiyor. Buram buram tarih kokan sokaklar, sizi kapıdan içeri sokmaya çalışan güler yüzlü esnaf ve dokunmaya kıyamadığınız değerli eşyalar her yerde. Aman çarpmayım kırmayayım diye bazı dükkanlarda çok temkinli davranmak zorundasınız. Benim bu dükkanlardan aldığım en güzel hediyeliklerden birisi yukarıda resmi olan Sidi Bou Said'de bolca bulunan meşhur tunus evleri ve kapıları. Öyle çok hediyelikleri var ki bunların. İster kapı şeklindeki aynalardan alın sevdiklerinize iseter buzdolabına yapışan mıknatıslı alçı figürlerden, isterseniz de yine alçıdan yapılan maketlerden. Ahşap hediyelikler, bakır eşyalar en dikkat çekenler. Bir de Tunus'ta bolca gördüğüm kırmızı taşlardan yapılma kolye, küpe, bilezik benzeri şeyler var, onlar da bolca alınıyordu turistler tarafından.</div><br />
<div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJKugrbH5ynZkV4TkSQXDOJoNcwkNf9e21N5KgcLoIixTMAeYxAsceVe3Pcqk6lH7pbGWtPUT4_FqvMx6e7X0FcF6lQDudFqCbYiyOD0WgsGZkshuF0aN9qeE4jlfyOeWuqvXoyL7Wr5s/s1600/06.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJKugrbH5ynZkV4TkSQXDOJoNcwkNf9e21N5KgcLoIixTMAeYxAsceVe3Pcqk6lH7pbGWtPUT4_FqvMx6e7X0FcF6lQDudFqCbYiyOD0WgsGZkshuF0aN9qeE4jlfyOeWuqvXoyL7Wr5s/s320/06.jpg" width="320" /></a></div><div style="text-align: justify;">*El-Jem Sousse'ye yakın ve İtalya'daki Collesium benzeri güzel bir yapı. Burayı gezerken dikkat edilmesi gereken bir şey var; alt tarafta üzeri demir ızgaralarla örülü yere inerseniz ortalıkta sivil polislerin olduğundan emin olun. Bayramda sivil polisler olmadığı için bizden önce orayı gezen bir türk gruba tacizde falan bulunanlar olmuş. O yüzden biz sadece üst kısımları görüp fotoğraf alabildik, risk almak mantıklı değil çünkü.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">*El-Jem'e kadar gittiyseniz ve her gece bir yerde kalmayı planlıyorsanız daha güneye giderek Douz ve Matmata'ya kadar gidin. Biz geri dönüş yolunu da hesaplayınca vakit yetmiyor diyerek oralara kadar gitmedik. Zaten otelimizi önceden Hammamet'de ayırttığımız için başka otelde kalma şansımız yoktu.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">*El-Jem'den geriye Hammamet yada başkente dönüyorsanız dönüş yolunda Kaouiran'a uğrayabilirsiniz.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPBPVE3LY0lKVjL7qpTVf3E2METXvkrZWLsE3hcrpz5fKtlDEaCxZAAlyuUVbx1urBlQLQJ88cp7Pw7NbfL56fDIpExjLEQ-3eN_T5eiZMm6wBmHU7OsncTD1dg9NjAzQCjq8h9Cebfdw/s1600/03.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPBPVE3LY0lKVjL7qpTVf3E2METXvkrZWLsE3hcrpz5fKtlDEaCxZAAlyuUVbx1urBlQLQJ88cp7Pw7NbfL56fDIpExjLEQ-3eN_T5eiZMm6wBmHU7OsncTD1dg9NjAzQCjq8h9Cebfdw/s320/03.jpg" width="320" /></a></div><div style="text-align: justify;">Dışarıda yemek yiyorsanız pizza ve ızgara bir de Buggette isimli McDonalds benzeri dükkanlarda yenen hamburger benim önerilerim olur. Onun dışındaki yemekleri biliyorum. Kalan yemekleri otelde yedik çünkü. Çok katlı alışveriş merkezlerinde fast-food tarzı şeyler bolca var.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Netice itibariyle tunus gerçekten gezilesi, görülesi, bolca fotoğraf çekilesi bir ülke. Ben çok sevdim. Cezayir'den Tunus 500 km kadar. Dönüşle beraber 1000 km. Ve ben artı 1000 km de Tunus'ta yaptım. Yani bu gezip gördüğüm yerler arası birbirine çok da uzak değil. Arabayla bir kaç saatte istediğimiz yere kolayca ulaşıyorduk. Tunus dinarı neredeyse Türk lirasıyla aynı değere sahip. O yüzden alışverişlerde aldığınız şey kaça geliyor diye düşünmenize gerek yok. Etiketleri direkt olarak Lira gibi düşünün rahat edersiniz. Döviz bürolarından kolayca Dinar temin ediliyor. Çoğu otel kendi bünyesinde bozuyor dövizi. Zaten otele döviz yada kredi kartı ile de ödeme yapabilirsiniz. Otellerde ve mağzaların çoğunda kredi kartı mevcut. Bir de benzin bize göre ucuz olsa da diğer arap ülkelerine göre epey pahalı. 1,32 dinar falandı aldığımda.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhknw7vDKKdSkPHMvXdcIw_7qAg2Keg2kuuwWRHeq9wS8OaRpwtzy0fJS0LHUXlq_PtdXeRHYWbjeaTo9PQXunOBgT71DADDDta6N6wipJa9PNS3MIo91y6sknQmSmeL-iheKv_2oFPVJo/s1600/05.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhknw7vDKKdSkPHMvXdcIw_7qAg2Keg2kuuwWRHeq9wS8OaRpwtzy0fJS0LHUXlq_PtdXeRHYWbjeaTo9PQXunOBgT71DADDDta6N6wipJa9PNS3MIo91y6sknQmSmeL-iheKv_2oFPVJo/s640/05.jpg" width="640" /></a></div><div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgh6KvBWjQhFYVhkI6iwqegMz39NpA-YuQ25ktWIZHa-1NsBXXvfz3j6sDD5-yygKgj6AL2eYQrq_eU7zuWXR3yUQ93QOe2VaDNt_LTAITLxGYtx3xgymP0G70DV_rusft6VPn4ukuPigA/s1600/07.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><span class="Apple-style-span" style="-webkit-text-decorations-in-effect: none; color: black;"></span></div></div>Unknownnoreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-62257844937383301082010-04-06T17:58:00.002+03:002011-01-25T12:04:48.726+02:00Protesto!<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRPVMPio91q5qe_lndjuyQeU3w0zaAY4P9ndx_WeyykNLZ2jLfg-J2wmGb_suwc-98EmgLT-3vUYsEMHbfqiZoste4HvDVrTFRnZQuzafz5WLHr_cj30_LnkclLK2wSLQ9WkOH8wfHrPg/s1600/star-tv-logo.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRPVMPio91q5qe_lndjuyQeU3w0zaAY4P9ndx_WeyykNLZ2jLfg-J2wmGb_suwc-98EmgLT-3vUYsEMHbfqiZoste4HvDVrTFRnZQuzafz5WLHr_cj30_LnkclLK2wSLQ9WkOH8wfHrPg/s320/star-tv-logo.jpg" /></a></div><br />
<br />
Sayın yetkili;<br />
<br />
6 Nisan 2010 Barcelona - Arsenal maçını yayınlamayan kanalınızı prostesto ediyoruz. Star TV'yi izlememek için sebeplerimiz giderek artıyor. Keşke Şampiyonlar Ligi maçları başka bir platformda yayınlansa artık. Zaten maç yayını konusunda yıllardır hiç bir ilerleme göstermiyorken, yayın haklarının sizden alınması en sağlıklı karar olacaktır. Kendimi bildim bileli Şampiyonlar Ligi maçlarını siz yayınlıyorsunuz, zamanında Galatasaray ile başlayan bu serüven Star TV ile özdeşleşti ama artık sıkılmaya başladık. Umarım bunca tepkilerden sonra böylesine önemli maçları yayınlarsınız. Yada yayın haklarını başka bir kuruluş alır. Daha kaç sene elinizde bulunduruyorsunuz yayın haklarını bilmiyorum ama Şampiyonlar Ligi maçları başka bir platforma geçtiği zaman bayram edeceğiz bu gidişle. Umarım bizim de bu maçları izlememizin bir yolunu bulursunuz. <br />
<br />
Sevgiyle kalın...<br />
<br />
<b>Katılmak için_______:</b> <br />
bizeyazin@startv.com.tr<br />
tel: (0212) 478 07 87<br />
<br />
__________________________<br />
<br />
Ekşi Sözlük Linki: <br />
<a href="http://6%20nisan%202010%20star%20bar%C3%A7a-arsenal%20yay%C4%B1n%20protestosu/">6 nisan 2010 star barça-arsenal yayın protestosu</a></div>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-42335343015123144092010-02-13T13:44:00.003+02:002011-02-22T17:53:13.528+02:00Sigara vs. Ben<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuVU5woaAhdCweQ0ykLaHhwc0PrmDZiMPcCTd9jgNwMzyphlinNakqZ31-x_3fZvijEs1g70n8k-npDdiboniFeL-Tt9fPWyN11Y69WkODM-WM1V0g1Vm-47HtyhqB34cupHkslLAHsfE/s1600-h/red_box.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuVU5woaAhdCweQ0ykLaHhwc0PrmDZiMPcCTd9jgNwMzyphlinNakqZ31-x_3fZvijEs1g70n8k-npDdiboniFeL-Tt9fPWyN11Y69WkODM-WM1V0g1Vm-47HtyhqB34cupHkslLAHsfE/s320/red_box.jpg" /></a></div><div style="text-align: justify;">Bırakmak başlamaktan daha kolaymış meğersem.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">15 senedir içiyorum bu zıkkımı. Hem de neredeyse her gün bir paket. Kaba hesapla 100.000 tek sigara içmişim bugüne kadar. 30 senelik ömrümün yarısı sigara içerek geçti. Giden parayı hesaplıyorum; günde bir paket kısa Marlboro Box, zamlardan önceki değeriyle 30.000 TL gibi bir şey. Vah ki ne vah. Almayı çok istediğim Audi A4’ün yarı parası.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Paradan puldan geçtim artık, yeter ki sağlığımı etkilemesin. Çok şükür bugüne kadar sigaranın çok bir zararını görmedim. Allah vergisi çok sağlam ciğerlerim var. Halı sahada sigara içmeyen arkadaşlarımdan bile daha çok koşar daha az kesilirdim. Bundan sonra vay hallerine, sigarayı da bıraktım, daha kimse tutamaz beni.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Kuzenimle beraber bir özentiyle başladım bu merete. Hem de zorlaya zorlaya, resmen içemezdim başlarda. Hatta başlamadan önce sigara içenlere falan da acayip gıcık olur, içilen yerde durmamaya özen gösterirdim. Zaten yıllarca süren kahvehane alışkanlığının da asıl sebebi sigaraydı. Ortamda herkes içtiği için ve kapalı bir yer olduğu için rahatça içebiliyor ve kimseden çekinmiyordum. Şimdi düşünüyorum da kapalı alanlarda sigara içilmemesi aslında süper bir olay. Elinde sigarayla ofisime gelen birisinin birkaç dakikada yaydığı koku bile saatlerce rahatsız olmama yetiyor. Düşünüyorum da aynı anda 4-5 kişi sigara yakıp saatlerce rahat rahat oturabiliyorduk. Demek ki içerken anlamıyor insan.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Hayatımda ilk bırakma denemem üniversite yıllarında olmuştu. Sabah okula giderken attığım paketin yerine yenisini almam fazla süremedi. Sınavdan çıkışta elimdeydi yeni paket. İkinci denememde de benim fazla agresif davrandığımı gören annem kardeşime para uzattı ve abin birilerini dövmeden git şuna paketini ver dedi. Zaten annemin zoruyla denemiştim o zaman. Bu denemem ise gayet başarılı oldu. Çok olmadı daha sigarayı bırakalı. Ama 15 gün az da bir süre değil. Sigarayı bırakmamı isteyenlere her zaman “Ben seviyorum sigarayı, bir zararını da görmedim daha, ilerde belki diyordum” harbiden de seviyorum ben sigarayı. Ama şimdi sigarasız da gayet rahatım. Yani olmasa da olurmuş. Evlenmeden önce eşim sürekli bırak falan derdi, ben de bakarız derdim. Evlendik, 4 ay daha içmeye devam ettim. Son zamanlarda zaten azaltmıştım, sonra bir akşam eve geldiğimde ellerim, kazağım leş gibi kokuyordu. Üzerimi çıkarıp lavaboya gittim ağzımın içerisi de aynen berbattı. Dilim damağım kurmuş boğazımda da tuhaf bir yanma hissi vardı. Aynanın karşında biraz düşündüm, yüzümü yıkadım. Diş fırçamı alıp dişlerimi fırçaladım. Biraz kendime gelmiştim. Sonra içeri gidip tüm sigara paketlerimi eşime verdim ve “at bunları hadi” dedim. Noldu falan diye sordu, “yok bişey, içmeyeceğim” dedim. O gün akşam yemeğinden sonra içmedim, ertesi gün biraz zorlandım akşama kadar. Ama ondan sonrası gerçekten kolaydı, yani 24 saatmiş benim için gerekli süre. İlk 24 saati atlatınca resmen bitti benim için sigara.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Şimdi sabahları daha rahat uyanıyorum, uykumu almış oluyorum. Son bir senedir devam eden sırt ağrılarım azaldı. Yediğim içtiğim şeylerin tadı daha farklı geliyor. Salatının içerisindekilerin bile hepsinin tadını ayrı ayrı alıyorum. Hatta sigarasız içtiğim ilk biranın tadı bile o kadar farklıydı ki anlatamam. Sigara en güzel bira mezesidir felsefesini benimserdim hep, hatta sigara kullanmayan arkadaşlarım bile biranın yanında bi tane tellendirirlerdi; ama biranın tadı sigarayla gerçekten farklıymış. İkisi de güzel tamam belki ama alışkanlıklarımın ve hissettiğim tatların bu kadar çabuk değişmesi gerçekten çok ilginç geldi bana. Şimdi diyorum ki keşke daha önce bıraksaymışım. Keşke hiç başlamasaymışım demiyorum, çünkü bu da hayatta edinilen tecrübelerden birisi. Güzel günlerim oldu sigarayla ne yalan söyleyim, 15 sene severek içtim. Kimsi der ya hani “Abi bırakacam, zaten severek içmiyorum ama bırakılmıyor işte” falan diye… Ben hep severek içtim,.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Galiba bu bırakma işi biraz da genlerle alakalı. Babam da günde 2 paket sigara içen bir adamdı, bir gün aniden bıraktı ve 21 senedir hala içmiyor. Babama çektiğim için şanslıyım bu hususta.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Son olarak şunu söylemem lazım; azaltarak bırakmak diye bir şey yok kesinlikle. Ne zaman azaltsam bir sonraki gün daha çok içerdim. Gerçekten kafanızdan bırakmak geçiyorsa elinizdeki paketin bile bitmesini beklemeden pat diye bırakın. İnanın bırakmak başlamaktan daha kolay.</div></div>Unknownnoreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-78978136005376723412010-02-11T12:50:00.002+02:002011-01-25T12:05:17.893+02:00Pardon, birine benzettim #3<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: center;"><span style="font-size: large;"><b>Öztürk Serengil - Daniel Güiza</b></span></div><div style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtNPKeS0NzVCcU6JrDaDh5Gmq6zB5VKk8e3GzS0340ywn02jqMiSkKH8vgFnJm6FdXLpxbeZqhwLt8QBn2-E-bhQcRzzEhomxp0efeuF-e0pADmUYdvVKRpFz69nNtGshHBRwNqsI0i70/s1600-h/%C3%B6zt%C3%BCrk.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtNPKeS0NzVCcU6JrDaDh5Gmq6zB5VKk8e3GzS0340ywn02jqMiSkKH8vgFnJm6FdXLpxbeZqhwLt8QBn2-E-bhQcRzzEhomxp0efeuF-e0pADmUYdvVKRpFz69nNtGshHBRwNqsI0i70/s320/%C3%B6zt%C3%BCrk.jpg" /></a></div></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFqYdmnPvqZnlRaKXGCWtlqQg6UCH0MZaFJyX-1zHvYKuSFt86Mumbbhifo40mX0HQBIup7t8xQL-2av4aXytPN5DxuzOoMTqgRFRTUSOrtn8yMpmDnbHQXu0auuWk8UWRmF6B0U_KuDo/s1600-h/g%C3%BCiza.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFqYdmnPvqZnlRaKXGCWtlqQg6UCH0MZaFJyX-1zHvYKuSFt86Mumbbhifo40mX0HQBIup7t8xQL-2av4aXytPN5DxuzOoMTqgRFRTUSOrtn8yMpmDnbHQXu0auuWk8UWRmF6B0U_KuDo/s320/g%C3%BCiza.jpg" /></a></div><br />
</div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-49516122272949473222010-02-08T16:16:00.001+02:002011-01-25T12:05:37.254+02:00Ah be Hayrettin<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUDVKJRDJMxa7mq946lMcd4FwFgWTdgMH_pZR604IzC-V4akMCUs4Way8x7N9PWGvuOTJ2WqYCnCweuJALSu793zkqeSN-vQPj9TBP72fixXWcEFQ5iIdk7KysBQm42fcd2_KM_J9fCqA/s1600-h/hayrettin_demirbas.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUDVKJRDJMxa7mq946lMcd4FwFgWTdgMH_pZR604IzC-V4akMCUs4Way8x7N9PWGvuOTJ2WqYCnCweuJALSu793zkqeSN-vQPj9TBP72fixXWcEFQ5iIdk7KysBQm42fcd2_KM_J9fCqA/s320/hayrettin_demirbas.jpg" /></a></div><br />
"Kocaelispor'la Ali Sami Yen'de oynuyoruz. Deli gibi sis var. Maç başladı ama göz gözü görmüyor. 5-10 dk. sonra hakem maçı tatil etti, soyunma odasına gittik, üstümüzü değiştirdik. Staddan çıkacağız, Hayrettin ortalarda yok. Sahaya geri döndüm ki ne göreyim; Hayrettin direkler arasında volta atarak kendi kendine söyleniyor: "Ulan bizimkiler ne bastırdı haaa yarım saattir top gelmiyor bizim kaleye."<br />
<br />
<i><b>Erdal Keser</b></i><br />
<br />
*galatasaraysözlük'ten alıntı.</div>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-61687443897810538302010-02-08T16:01:00.001+02:002011-01-25T12:06:56.080+02:00Dexter Morgan Çatal&Bıçak Seti<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVLJMeNLIqY0CO4kErt-WDVteYL7nTUHXEz5ly_j3LkMZ0Hr2LpqJCRcPbgD77a0J71S50gvkC2n8BhZlGFE_DRIqslXDK9QerZ-UsUUP98AkgWckjeMjm4sLn4GZZEO0bNZ1jSV29eRQ/s1600-h/dexter.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVLJMeNLIqY0CO4kErt-WDVteYL7nTUHXEz5ly_j3LkMZ0Hr2LpqJCRcPbgD77a0J71S50gvkC2n8BhZlGFE_DRIqslXDK9QerZ-UsUUP98AkgWckjeMjm4sLn4GZZEO0bNZ1jSV29eRQ/s320/dexter.jpg" /></a></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-47455827564287848862010-02-08T15:50:00.001+02:002011-01-25T12:06:40.401+02:00Sınıfta askılığın hemen altında oturmak<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCZkqxe65701GojivOYNiJZHOtr84D-xCcZ77efYpSlx6xIu43vOHeGaHQgHEBTKbf1T8lU4eZO_76QHYo7LNELMU5kDzH1Q4MbMbNkkK1iMzDBOdFgfuS1MhNDn_Nn2-jMQ5PsYQ13no/s1600-h/askilik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCZkqxe65701GojivOYNiJZHOtr84D-xCcZ77efYpSlx6xIu43vOHeGaHQgHEBTKbf1T8lU4eZO_76QHYo7LNELMU5kDzH1Q4MbMbNkkK1iMzDBOdFgfuS1MhNDn_Nn2-jMQ5PsYQ13no/s320/askilik.jpg" /></a></div>Avantajın kralıdır. Kimin cebine hangi kopyayı koyduğunuzu hatırlarsanız süper keyiflidir. Hatta bunun bile yöntemini bulmuştum. Sene 97 lise son sınıf. Coğrafya dersinden yazılı var. Kadın o kadar manyak bir sınav sistemine sahipti ki; <b>resimlerin altında dip not olur ya, hani falanca akarsuyun resminin altında kitaptaki konuda geçmeyen sikindirik bir detay olur</b>, onu bile sormuştu şerefsizim.<br />
<br />
Neyse efendim ben bir gece önceden hazırlanmış olan kopyaları itinayla ceplere yerleştirirken bir yandan da tahta masama siyah kurşun kalemle hangi kopyanın nerede oluğunun indeksini yazdım. Bu sayede elimi attığım yerden istediğim kopyayı çıkarabilecektim.<br />
<br />
Seda’nın montu: akarsular<br />
Erman’ın montu: platolar vs.<br />
<br />
Bir hışımla giriştim ben yazılıya, sorular birer birer çözülürken bir yandan da dikkat çekmemeye çalışıyordum. Buradan ismini verip rencide etmek istemediğim, ön sırada oturan kız arkadaşım biraz fazla gürültülü çevirmiş olacak ki tombik kucağında tuttuğu kitabın sayfalarını, hoca birden bizim olduğumuz yöne doğru geldi. Biraz bakındı, bir şey göremedi önce. Sonra ön sıradaki tombik kız arkadaşımın bütün derslerinin 90 üzeri olmasından kaynaklanmış olacak ki, direkt olarak benim kâğıdıma çevirdi o pörtlek gözlerini. Baktı benim kâğıt dolmuş taşmış:<br />
<br />
- Kopya mı çektin sen?<br />
+ Yok hocam ne münasebet..<br />
- Kalk.<br />
+ Olur.<br />
<br />
Eğildi, sıranın altından klasörümü çekip çıkardı. Hani şu dershanelerin verdiği kartondan olanlardan. İçinden coğrafya kitabını eline aldı:<br />
<br />
- Ne bu?<br />
+ Kitaaaapp...<br />
- Ne işi var burada?<br />
+ Hocam nereme koyacaktım ki?<br />
- Yok kesin kopya çektin, baksana kağıdına, tembel..<br />
+ Hocam herkesin klasörü sıranın altında, herkeste var aynı kitap...<br />
- Tamam o zaman madem kopya çekmedin, gel öğretmen masasına otur.<br />
+ Olur..<br />
<br />
Neyse efendim ben kağıdın %99 aynısını tekrardan yazdım, zaten aklımda kalmış hepsi. Kağıt 100 puanlık oldu resmen. Ama şirret kadın, yer mi..<br />
<br />
- Nasıl yaptın bilmiyorum ama, kesin kopya çektin.<br />
+ Hocam ayıp oluyor aynısını yazdım bak.<br />
- Olsun.<br />
+ Hocam bilmesem yazabilir miyim hiç?<br />
- Tamam sus.<br />
+ Olur.<br />
- Yazılına ellemeyeceğim, ama sözlün sıfır.<br />
+ olur.<br />
<br />
Sonuç: geçtim...</div>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-22948077635290586082010-01-27T18:18:00.001+02:002011-01-25T12:08:05.912+02:0028 ocak 2010 Cezayir Mısır maçı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEje-kqY7NvwdDKMoRzOKiTvuQbT4TFvLimrcfQUiKNTBWVqGEiL3f7FH-WsSrBZKyvn8Ebko3IH0jEKSsfGEayuLDcxtPk40_AVmbUi0tN_Qd_-yBadW18zSMFkpSlI4BfVdS51Z08VtCs/s1600-h/egypte-algerie.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEje-kqY7NvwdDKMoRzOKiTvuQbT4TFvLimrcfQUiKNTBWVqGEiL3f7FH-WsSrBZKyvn8Ebko3IH0jEKSsfGEayuLDcxtPk40_AVmbUi0tN_Qd_-yBadW18zSMFkpSlI4BfVdS51Z08VtCs/s320/egypte-algerie.jpg" /></a></div><br />
Afrika kupasında nefesleri kesecek yarı final maçı. Ayrıca tarihin tekerrürden ibaret olduğunu kanıtlayacak maç.<br />
<br />
Arkadaş ne bitmez çilem varmış anlamadım gitti. Önce dünya kupası elemelerinde 7 haziran 2009 cezayir mısır maçı, ardından 14 kasım 2009 mısır cezayir maçı.<br />
<br />
Şimdi de dönüp dolaşıp bu iki takım Afrika kupasında eşleştiler. Yarın öğleden sonra itibariyle iş yeri yine tatil. Cezayir’de hayat yine felç. Yensin istiyorum Cezayir. Yenildikleri zaman hiç çekilmiyorlar çünkü. Neyse ki Cuma gün mesai yok da işe gelip gelmeme sorunu olmayacak. Perşembe gece ve Cuma tüm gün coşup eğlensinler, cumartesiye hızları kesilsin de kafa beyin ütülemesinler. Şaka bir yana Cezayir deliler gibi ilerliyor iki kulvarda birden. Finale çıkmalarına kesin gözüyle bakıyorum. Diğer tarafta Nijerya ve Gana var. Büyük ihtimalle diğer Nijerya finale çıkar ve Cezayir-Nijerya finali izleriz.</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-16289792964607360622010-01-27T16:52:00.001+02:002011-01-25T12:08:21.921+02:00Kapıyı kilitleyip elle tekrar kontrol eden esnaf<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSRPXD5LaNsEclf7p55RcdbLjtiB0kmzw8JOVEgYmLiDuuNurSwl_F4cSFupTJC1z8rcLWaOO66rHTw61xTYu5SdC_rZOC8GNCqmDUtBz7jxF9V4UtGTsjJb05VVeYjCtLQ7ZB9sWeBsE/s1600-h/maze-door-lock.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSRPXD5LaNsEclf7p55RcdbLjtiB0kmzw8JOVEgYmLiDuuNurSwl_F4cSFupTJC1z8rcLWaOO66rHTw61xTYu5SdC_rZOC8GNCqmDUtBz7jxF9V4UtGTsjJb05VVeYjCtLQ7ZB9sWeBsE/s320/maze-door-lock.jpg" /></a></div><br />
Muhtemelen bir sonraki hareketi arabanın kapısını kilitledikten sonra onu da ikinci kez kontrol etmek olan esnaftır bu.<br />
<br />
Sanırım yaygın bir esnaf psikolojisi bu. Tanıdığım ne kadar esnaf varsa daha kapının önündeyken defalarca kontrol ederler elleriyle. Kilitler kapıyı, kepengini indirir bazısı, sonra kapının kolunu sıkıca kavrayarak ileri geri ittirmeye başlar kapıyı. Yahu kapıda zaten iki tane bilyeli kilit bir de asma kilit var. Neyini kontrol ediyorsun hala anlamıyorum ki. Gücünü mü deniyorsun kapıda, alüminyum doğrama kafana göçecek bir gün haberin yok. Arabanın kapısını kumanda ile kilitledikten sonra kontrol etmeni anlıyorum haydi. Belki yanlış tuşa bastın emin olmak istedin. Yada arabanın kapısı merkezi kilit değil belki birisini açık unuttum kapıların diye kontrol ediyorsundur; ona da eyvallah. Ama n'olur şu dükkânın kapısına ilişme artık.<br />
<br />
Var bir tane böyle obsesif arkadaşım, dükkandan çıkmamız resmen seremoniye dönüyor:<br />
<br />
- Kasayı topla<br />
- Gün sonu raporlarını al<br />
- Çöp torbasını değiştir<br />
- Vitrini topla<br />
- Işıkları kapat<br />
- Dur bi aşağı kata bakıyım tuvaletin musluğu açıktır belki<br />
- Kasayı kilitle<br />
- Ya aşağıdaki küllüğü boşalttın mı sen? Ben bi bakıp geliyorum hemen<br />
- Çöpü dışarı at<br />
- Alarmı aç<br />
- Kapıyı kilitle<br />
- Kepengi indir<br />
- Kepengi kaldır<br />
- Kapıyı aç<br />
- Olum ısıtıcıyı çekmedim fişten bi baksana<br />
- Isıtıcıyı fişten çek<br />
- Kapıyı kilitle<br />
- Kepengi indir<br />
- Asma kilidi tak<br />
- Kapının kilidini elle ve gözle yokla (bu kısmı askerden hatırlayabilirsiniz)<br />
- Ya bi dakka ya, tabelanın ışığı kapalı kalmış...<br />
- Kepengi kald...<br />
<br />
yav bi siktir git hadi...</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-63479751646372988302010-01-27T15:41:00.001+02:002011-01-25T12:10:10.633+02:00Ara taransfer döneminde Galatasaray<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGYxZWmvh9XOSMq0vBUytmchdr96Pwt1DFRLTc_3OEsjKQSuTt50U25unR0CmIKZYDFS3MQSciD_8E2fdEf2SYX_JMdKuiW0fpujvTULwnmLLKeLLyUn2GQzXfztQTvjkRJ0o91xmLdC4/s1600-h/lincoln.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGYxZWmvh9XOSMq0vBUytmchdr96Pwt1DFRLTc_3OEsjKQSuTt50U25unR0CmIKZYDFS3MQSciD_8E2fdEf2SYX_JMdKuiW0fpujvTULwnmLLKeLLyUn2GQzXfztQTvjkRJ0o91xmLdC4/s320/lincoln.jpg" /></a></div>Büyük takımlar yıldız transferler yaparlar, Uefa.com'a manşet olurlar, dış basında yankı yaparlar, taraftar sevinçten havalara uçar, kulübün resmi sitesinden uçağın geliş saati falan açıklanır, Atatürk Havalimanı stadyuma döner, meşaleler, tezahüratlar diz boyu... Her şey güzeldir, herkes mutludur. Transferi gerçekleştirilen yıldız futbolcu korumalar ve kulüp yöneticisi eşliğinde pasaport kontrolünden çıkar, dış hatlar terminalinin kapısına doğru ilerler ki o mahşeri kalabalığı görür karşısında. Dünyanın çoğu yerinde göremeyeceği bir tablo vardır karşısında. Anlık bir şok yaşar ve araca doğru ilerler kafile. O esnada polis ablukası yetişir imdatlarına. Kalabalığı yararak yıldız transferin ilerlemesini sağlar. <br />
<br />
O üzeri kapalı alan daha bir yankılanır yapılan tezahüratlarla, meşaleler yakılmıştır ve göz gözü görmüyordur. Nefes almak bile güçleşir kimi zaman. Taksiciler kornalarına basarlar bir yandan. Futbolcu daha bir heyecanlanmıştır ve gördüğü manzara gerçekten tarifsizdir. Hatta ilk kez basın karşısında konuşuyorken o klişe cümleler dökülür ağzından:<br />
<br />
- Çok büyük bir kulübe geldiğimin farkındaydım ama havalimanında gördüklerim beni çok etkiledi. Burası gerçekten çok büyük bir kulüp, Türkler çok sıcakkanlı insanlar. Taraftarımıza layık olmaya çalışacağım ve elimden gelenin en iyisini yapacağım.<br />
<br />
Evet, bu şekilde karşılanan futbolcuların %90'ı benzer cümleler kurarlar. Buraya kadar anlattıklarımız hep bilindik şeyler. Dün de oldu, bugün de oluyor, yarında olacak. Galatasaray taraftarı da yapıyor bunu, Fenerbahçelisi de , Beşiktaşlısı da. Aslında güzel bir olay, karşı değilim. Gelen insanın kafasındaki ilk izlenim aslında çok önemli. Geldiği takımın büyüklüğünü ve olayın ciddiyetini anlaması açısından bu tarz bir karşılama aslında abartı değil. Benim bugüne kadar Galatasaray transferleri içerisinde en abartılı bulduğum karşılama Lincoln için oldu. Tamam, büyük beklentilerle gelen bir oyuncuydu. Oynadığı birçok maçta nefeslerimiz kesti belki ama hatırlayanlar varsa ultrAslan resmen çığırdan çıktı o gün. Umarım o tip bir sahneyi başka bir karşılamada görmeyiz. Ben şahsen sıkı bir Galatasaray taraftarı olarak o sahnelerden hiç haz etmemiştim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQVZAOXLcgGw9FJblHUrHWg82hr7e031Q_LJGXrmBIY8-xEf5vOVl20fO56Fvs14VOgRXyo7HG0Oik53EcLIcrsx8loj9L3k-lC4k6Jc-A45SwtMRJqMA_k78J_nc3x-dsBpV78NjZWlk/s1600-h/giovanni-dos-santos.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQVZAOXLcgGw9FJblHUrHWg82hr7e031Q_LJGXrmBIY8-xEf5vOVl20fO56Fvs14VOgRXyo7HG0Oik53EcLIcrsx8loj9L3k-lC4k6Jc-A45SwtMRJqMA_k78J_nc3x-dsBpV78NjZWlk/s320/giovanni-dos-santos.jpg" /></a></div><br />
Bugün yine müthiş bir transfer var. Yine havalimanına gidenler olacak. Umarım korktuğum sahneler yaşanmaz. Gerçi havanın soğuk olması epey etkileyecektir giden kişi sayını ama… Gencecik bir yetenek geliyor yine Premier Lig'den: "Giovani Dos Santos" Kim ne derse desin büyük başarıdır Haldun Üstünel ve Galatasaray adına. Yarım sezonluğuna kiralık gelse de heyecanlandırmıştır herkesi. Ara transfer döneminde yapılan işlerin en büyüğünü Haldun Üstünel çıkardı. Önceki senelerde sezon başında bile bu kadar sükseli transferler bir arada yapılmadı. O yüzden Haldun Üstünel’e kadar teşekkür etsek yetmiyor gibi sanki.<br />
<br />
Şimdi gözler Rijkaard’a çevrildi. Elinde muhteşem bir kadro, birbirinden yetenekli gençler var. Defans hattı biraz daha belirgin olsa da orta saha ve hücum hattı gerçekten hem zor hem güzel bir hal aldı. Kimin oynayıp kimin takımdan gideceği belli değil. Bir yanda Nonda, diğer yanda sihirbazımız Dady Cool’umuz Kewell. Gönlüm hiç razı değil ikisinin de gitmesine. Aykut biraz daha güven veriyor olsa gözümü kırpmadan Leo Franco’yu gönderirim takımdan. Tabi bunun için de biraz beklemek gerek çünkü önünde Gökhan Zan gibi istikrarsız ve güven vermeyen bir adam oynadı. Servet tam adapte olamadı, geçen seneki performansından eser yok. Bu sene ben de takımı tam olarak izleyemedim ama gördüğüm kadarıyla bizim esas sorunumuz geri dörtlüde. Takım bir şekilde gol atıyor ama gol yemeden edemiyor. Bazen kaleci hatası bazen defans hatası. İkinci yarı itibariyle maçları da yakından takip edecek olmamdan dolayı daha net yorumlar yapabileceğim artık.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXhUThr82_dHeD2uVstqu2cUva0WLBl_-TQQbRdRD7segayCP-pGRCVreSStQAb-lxQMEMmxx9hg_jFso7rlEZGg20wR0joHVBtdwJD35AAW1g1ZYAVoPcjdWqP8WPfbUvanZc0-u8uIk/s1600-h/kewell.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXhUThr82_dHeD2uVstqu2cUva0WLBl_-TQQbRdRD7segayCP-pGRCVreSStQAb-lxQMEMmxx9hg_jFso7rlEZGg20wR0joHVBtdwJD35AAW1g1ZYAVoPcjdWqP8WPfbUvanZc0-u8uIk/s320/kewell.jpg" /></a></div><br />
Leo Franco’nun kaldığını ve gidecek isimlerin Nonda ve Kewell olduğunu varsayarsak önümüze daha net bir tablo çıkıyor. Kewell henüz sözleşme yenilemedi ve birkaç sürecek bir sakatlığı var. Yönetim sezon sonundan başlayan bir sözleşme istiyor Kewell’dan. Sakatsın sana para vermeyiz diyorlar. Aynı yönetim 2,5 senedir Linderoth gibi bir adama sabretti ama Kewell’a birkaç ay sabredemiyor. Taraftarın en çok sevdiği futbolcuların başında bu adam. Hatta kendi adıma söyleyebilirim ki en sevdiğim futbolcudur Galatasaray takımında. Çoğu zaman Arda ile yarışır benim gözümde, ki geçtiği zamanlar da olmuştur.<br />
<br />
Forvet hattına yapılan Jo transferi, Baroş’un sakat olması, ve bugün yapılan bir diğer transfer Dos santos. Jo Avrupa maçlarında yok, Baroş sakat. Dos Santos’un yanında oynayacak isim aslında belli: Nonda. İşte bu yüzden gönderilmesi en muhtemel isim Kewell. Ama gönderilmesini en son isteyeceğimiz isim de kendisi. Ne olacak tam bir muamma, birkaç gün içerisinde belli olacak. Ya çok sevineceğiz, ya çok üzüleceğiz. Sevinirsek kimin gittiği önemli olmayacak. Biliyoruz ki Kewell kaldıktan sonra gerisi önemli değil. Ama üzülürsek bu kesinlikle Kewell için olacak, giden başka bir isim için değil.<br />
<br />
O yüzden daha önce eşi benzeri olmayan bir veda yapılmalı Kewell’a eğer gönderilecekse. Nasıl karışılıyorsak gelirken, giderken de öyle uğurlamalıyız Dady Cool’u. Karamsar bir tablo çizmiş olabilirim ama durum bana göre böyle.</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-3298976677291046192010-01-25T12:43:00.003+02:002011-01-25T12:11:05.754+02:00Algérie 3-2 Côte D'Ivoire<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBfKFaR1-x71xfJztA_c0qv4t8D-betrwzbgO-zQSvsZ37SWNo399V-HliOYAK2FCJnqsfTtXa7q587b865VCHfEeLZ2-_9q_e7k9bkvjkd1OAtdyCZLBgTD0RHT5ZisqQ1DolVyk6W_s/s1600-h/00.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBfKFaR1-x71xfJztA_c0qv4t8D-betrwzbgO-zQSvsZ37SWNo399V-HliOYAK2FCJnqsfTtXa7q587b865VCHfEeLZ2-_9q_e7k9bkvjkd1OAtdyCZLBgTD0RHT5ZisqQ1DolVyk6W_s/s320/00.jpg" /></a></div>"One Two Three, Viva L'Algerie"<br />
<br />
Hani diyordu ya "Bu bir sevgi olay Ercan" diye, bu da gerçekten bir sevgi olayı. İnanılmaz derece fanatikler bu Cezayirliler. Ben bazen millet olarak acaba çok mu fanatik davranıyoruz fana diye düşünürdüm ama yanılıyormuşum meğer. 2006'dan beri bu ülkede yaşıyorum ve daha önce bu kadar heyecanlı maçlar yoktu. Lig maçlarının falan çok ateşli geçtiğini biliyordum ama iş milli takımlar seviyesine geldiğinde gerçekten daha da farklı. O fanatik gruplar, ateşli taraftarlar, yer yer satırla bıçakla gezen insanlar bir olmuş, aynı cümleyi haykırıyorlar: "One Two Three, Viva L'Algerie" Bizdekinden çok daha farklı kareler var. Genci yaşlısı, kadını erkeği hepsi aynı tonda. Herkesin elinde bayrak, herkesin üzerinde yeşil-kırımızı-beyaz. Çalıştığım fabrikada işçilerin giriş çıkış saatleri bile maç günlerinin ertesinde çok hareketli oluyorlar. Fabrikanın çoğunluğu 20-25 arası bayanlardan oluşmasına rağmen, giriş çıkışlarda stadyuma dönüyor ortalık. Şapkalar, bayraklar, marşlar, tezahüratlar gırla... Sanırım yıllardı çekilen çilelerin, eziyetlerin ve insanların içlerinde kalan bastırılmış duyguların dışavurumu bu. Seslerini daha gür duyurmak ve biz de buradayız demek için ellerinden geleni yapıyorlar. Belki bizim bile olamadığımız kadar tek vücut oluyorlar.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTNmFb5xIQGbkqZmxxKFd8INbvBnZUfnQjiKqvPKXp7x4UuWioPxrTE5atJZgI8bcHZI65eR5hgtDB02o83P8uHbLdyK5hMv_-Y6gLp_ZYjZtaKCRCJd_w2e3A8DFXJinWUD6Cjf5RbDY/s1600-h/04.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTNmFb5xIQGbkqZmxxKFd8INbvBnZUfnQjiKqvPKXp7x4UuWioPxrTE5atJZgI8bcHZI65eR5hgtDB02o83P8uHbLdyK5hMv_-Y6gLp_ZYjZtaKCRCJd_w2e3A8DFXJinWUD6Cjf5RbDY/s320/04.jpg" /></a></div>Heyecan fırtınası tüm hızıyla bu maçta da devam etti ve normal süresi 2-2 berabere biten maçı uzatmalarda Cezayir Milli Takımı 3-2 kazanarak adını yarı finale yazdırdı Afrika kupasında. Avrupa'ya son yıllarda daha fazla oyuncu veren bir takım Cezayir. Gerçi bu futbolcuların bir çoğu Cezayir asıllı Fransız ama yine de menşei Cezayir.<br />
<br />
İki kulvarda birden ardı ardına başarı yakalayan Cezayir 2010 yılında adını daha fazla duyurmaya devam edecek gibi görünüyor. Hem dünya Kupasında gruplara kalmış olmaları hem de Afrika Kupasında yarı finale çıkmış olmaları tesadüfü bir başarı değil. Bence ülkenin tek sorunu futbola yeteri kadar yatırım yapılmıyor olması. Yıllardır içimde bir ukde aslında, bu topraklarda bir futbol okulu açmak.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9S5QJ4_HWdOMbt_QM5V0CFlEV_pK520Pz05oQGpQb3pONSZGkCdp1YYtpCujXAtHwJQurOOAxRZJUmf2wUo1mvxnMHndfVshXSB0n05KzNkGpwIBI4CWzIFO_Cs0cDSMdUViP3DNb_UU/s1600-h/IMG_0040.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9S5QJ4_HWdOMbt_QM5V0CFlEV_pK520Pz05oQGpQb3pONSZGkCdp1YYtpCujXAtHwJQurOOAxRZJUmf2wUo1mvxnMHndfVshXSB0n05KzNkGpwIBI4CWzIFO_Cs0cDSMdUViP3DNb_UU/s320/IMG_0040.jpg" /></a></div> Evet, sağdaki ben oluyorum. Maçın hızına ben de kendimi kaptırıp şapkayı bayrağı aldım, indim sokağa. Elimde Cezayirlilerin de ellerinden düşürmediği expresso kahvem, sigaram Cezayir'i destekledim. Bu maç çok garipti aslında. Bir yanda 4 senedir ekmeğini yediğim ülke, bir yanda deli kara Keita. Maç benim için öyle güzel sona erdi ki; Ketia hayvani bir gol attı ve maçı da Cezayir kazandı. Daha ne olsun.</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-69739310249243466292010-01-23T18:09:00.002+02:002011-01-25T12:11:33.888+02:00Haldun bana birini hatırlattın: Ramiz Dayı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZhMfFeaLjM-PlQRgysXEyuDA1FSWX9bW8g_T4XeqmGOtiVdxF-y2SHtscZc29Oti6eo-Yx21MIVRjVQTK_HisjcQIQzTb3F9SHZrkaqY6ZWKqvIYTeOGwk55eym8-6eeUNmOSed6xSlg/s1600-h/yegenn.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZhMfFeaLjM-PlQRgysXEyuDA1FSWX9bW8g_T4XeqmGOtiVdxF-y2SHtscZc29Oti6eo-Yx21MIVRjVQTK_HisjcQIQzTb3F9SHZrkaqY6ZWKqvIYTeOGwk55eym8-6eeUNmOSed6xSlg/s400/yegenn.jpg" width="400" /></a></div><br />
<span style="font-size: small;"><b>Haldun</b>: Mesele yıldız transfer etmekse, son 3 yılda en yıldız futbolcuları ben mi getirdim siz mi kardeş?</span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><b style="color: red;">x takımlı yönetici: </b>Ama biz…</span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><b>Haldun</b>: Mesele sambacı, tangocu getirmekse Avrupa’dan mı getirmek zordur Güney Amerika’dan mı getirmek zordur kardeş?</span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><b style="color: red;">x takımlı yönetici:</b> Ama şimdi…</span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><b>Haldun</b>: Mesele milleti göt etmeye doymamaksa eğer ben transferimi yaptım parasını Manchester City ödeyecek, sonrasına da bakacağız, biraz da siz transfer yapın şimdi.</span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><b style="color: red;">x takımlı yönetici:</b> Ama nasıl yaa…</span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><b>Haldun</b>: Mesele transferse eğer hemen transfer yapmak kolay.</span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><b style="color: red;">x takımlı yönetici:</b> Ama Corinthians, Sport Club Corinthians Paulista, L'ombelico del mondo?</span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><b>Haldun</b>: Mesele transfer değil…</span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><b style="color: red;">x takımlı yönetici:</b> Mesele ne peki?</span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><b>Haldun</b>: Her şeyi ben mi söyleyeceğim, onun orasını da sen düşün kardeş…</span></div>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-1583640229582456802010-01-21T15:22:00.001+02:002010-01-21T15:26:24.203+02:00Yoklama kağıdını pembe kalemle imzalayan kız<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8w1OvX7d1w75uKqOYycdKdoI-yIE8u-bdtBvRfsYxus1CV_3-soRyB9F5qZlVF1JhzpdH5bs6xlFSh93ybw3zHMVT3aLFez5fh6eS_JzSFu9Ohp-jtBET1dKPaPy_NkmUTG9ZyLhAzD8/s1600-h/pembe+kalem.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="319" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8w1OvX7d1w75uKqOYycdKdoI-yIE8u-bdtBvRfsYxus1CV_3-soRyB9F5qZlVF1JhzpdH5bs6xlFSh93ybw3zHMVT3aLFez5fh6eS_JzSFu9Ohp-jtBET1dKPaPy_NkmUTG9ZyLhAzD8/s320/pembe+kalem.jpg" width="320" /></a><br />
</div>Yoklama kağıdını aynı pembe kalemle imzalayan bir de sevgilisi vardır bunun. İkisi de maldır. Asıl mallık ben de ki, bunları arkadaş edinmişimdir. Efendim olay şöyle:<br />
<br />
Zaten güç bela başladığım üniversite hayatım alttan derslerin çoğalması ve derslerin giderek bir biriyle çakışmasıyla giderek daha da zor bir hal almaya başlamıştı. Yine böyle zorlu bir günde mutlaka girmem gereken 3. ve 4. sınıf dersleri aynı saate denk geldi. Ben tabi doğal olarak 3. sınıfın dersine girip not tutmayı tercih ettim. Ne de olsa 4. sınıf dersini okulu uzatmam durumunda yeniden alabilirdim ve görünüşe göre de okul uzuyordu zaten.<br />
<br />
Ben alttan dersime girip paşalar gibi notlarımı tutarken diğer derslikte benim yerime imza atmasını istediğim mal arkadaşım sevgiliyle beraber derse girer. Yoklama kağıdı gelir, hatun kişi pembe kalemiyle kağıdı imzalar. Akabinde benim sığır ötesi arkadaşım sevgilisinden aldığı bildiğin, bayağı fosforlu pembe kalemle hem kendi yerine hem de benim yerime imzayı çakar, yoklama kağıdını yan tarafa verir.<br />
<br />
Şans bu ya; o gün sınıf mevcudu ve imza arasında alakasız bir oran vardır ve yrd.doç. hemen sınıfı saymaya koyulur. bir bakar kağıtta 60-70 kadar imza var, sınıfta 40 kişi ya var ya yok. Yoklama kağıdına bakar ve öncelikli olarak sırıtan pembe imzaların isimlerini okur. pek tabi mal arkadaşım ve sevgilisi "burdaaa" diyerek varlıklarından haberdar olmasını sağlarlar yr.doç'un. Sonra o an gelir ve benim ismim telaffuz edilir. Sınıftan haliyle çıt çıkmaz ve yardımcı doçent mal arkadaşıma dönerek:<br />
<br />
- Ee hadi kendi imzanı pembe kalemle attın da, arkadaşının yerine imza atarken sıradan mavi yada siyah kalemle imza atmak aklına gelmedi mi hiç? Puştluğu bile beceremiyorsunuz, heheuehehe...<br />
<br />
Falan der ve fena halde makaraya sarar bizimkileri. Ders arasında olay bana anlatıldığında önce gülme krizlerine girdim, sonra da devamsızlık yüzünden dersten kaldığımı öğrenince küfürler yağdırdım bizim sığıra.<br />
<a href="http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=17909314" style="background-color: #f3f3f3;"><span style="background-color: magenta; font-size: x-small;"><b></b></span></a><a href="http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=17909314"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="color: magenta;">http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=17909314</span></b></span></a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-89747817164004084292010-01-20T09:21:00.005+02:002011-01-25T12:12:48.646+02:00Yurtdışında Türk ile karşılaşmak<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgye7YCzXLdnHLU4sev5vWcY2oUMT6Lk9CaCrvvhjGxEZDAdcKFJY4g0XD4GXcGG0r4yCSibxq5cVFK_CtYpQlzWleqWzWfzrvUEt6-DKZRevbrX6nY0jZRGeyjSKt46tQK_f7Tt7u3Q-c/s1600-h/turksun-dimi.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5428720895134325186" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgye7YCzXLdnHLU4sev5vWcY2oUMT6Lk9CaCrvvhjGxEZDAdcKFJY4g0XD4GXcGG0r4yCSibxq5cVFK_CtYpQlzWleqWzWfzrvUEt6-DKZRevbrX6nY0jZRGeyjSKt46tQK_f7Tt7u3Q-c/s400/turksun-dimi.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 358px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><br />
Her zaman tat vermeyen karşılaşmalardır. Hele ki gidip geldiğiniz ülkede çalışan yada yaşayan Türklerin büyük bir çoğunluğu "inşaat işçisi, demir ustası, kalıp ustası, asfalt teknisyeni" gibi kişilerse; Türk gördüğünüz zaman kaçacak delik ararsınız bazen. Elinizde mavi pasaportu gören yada bir kaç kelime Türkçe konuştuğunuzu duyan yanaşır hemen:<br />
<br />
- Ooo hemşerim napan ya. ne iş? Napıyon burada.<br />
<br />
İki saat anlat artık mesleğini, çalıştığın sektörü, yaşadığın şehri. yarım yamalak öğrendiği Arapçayla, Fransızcayla yaptığı espirileri zaten hiç çekilmez.<br />
<br />
- Ya şu benim valizle ilgili bi problem var, sen okumuş adamsın şunu bi hallet yeğenim.<br />
<br />
Yav amca, yav adam... Bavulumu kontuara verip bekleme salonuna geçeceğim birazdan. Kahvemi alıp sigara içmek istiyorum. Bana ne senin bavulundan bagajından amına koyim...<br />
<br />
- Anaahh bak la bunlar da Türkmüş.. Loo hemşerim bu markette isot yogkmu mu hele bi soruver?<br />
<br />
Zıkkımın kökünü ye emi. Yav yanımda eşim var görmüyor musun lavuk, Allahın kırosu. Önce konuşmayı öğren, hadi şiven farklı anlıyorum da, yanında bayan olan bir adama nasıl hitap edilir onu da mı bilmiyorsun be...<br />
<br />
- İstanbul'a de mi..<br />
<br />
Yok ben İtalya üstünde inecem gardaş... Ulan direkt sefer işte bu İstanbul'a tabi nereye olacak denyo. Yanıma denk geldin uçakta ama ben seninle 4 saat boyunca konuşmak zorunda değilim ki. Hadi bir şekilde muhabbete başlamak için bir kaç klişe soru sordun da, ondan sonra devam ettirdiklerin ne? Yav napacan aslımı öğrenip ki? Bir daha mı görüşeceğiz seninle. Bayramlarda kart mı yollayacaksın yavşak.<br />
<br />
<div style="font-family: Times,"Times New Roman",serif;"><a href="http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=17585254" style="color: #3333ff;"><span style="font-size: 78%;">http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=17585254</span></a></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-80072758336362224702010-01-13T14:45:00.004+02:002011-01-25T12:13:02.347+02:00Ateş yokken sigara yakmak<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDIWwFjlPowa1PdJM62hdicDtNVkeZa2lpFmwUkinKFXTcW744VHZvMC7I1JiH2lCitfskR0QDEri4EG9WG5waQonhcRdLdtTpatB23JzFHZ_NOQDqukGlG4UntI-ttLTT4RuuwCMHhzc/s1600-h/smoke.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5426206233081096162" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDIWwFjlPowa1PdJM62hdicDtNVkeZa2lpFmwUkinKFXTcW744VHZvMC7I1JiH2lCitfskR0QDEri4EG9WG5waQonhcRdLdtTpatB23JzFHZ_NOQDqukGlG4UntI-ttLTT4RuuwCMHhzc/s400/smoke.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 400px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 353px;" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">Uzun süren uğraşlar sonunda kafayı çalıştırmaya yönelten metotlardır.<br />
<br />
Sene 99, bir arkadaşımla beraber cebimizdeki harçlıklarla arabaya tüp doldurup 2-3 günlüğüne Erdemli'deki yazlığa gidelim dedik. Düşün gaz o zamanlar ne kadar ucuz. Öğrenciyiz yani bir de. Gece eve geldik, gelirken de yoldan durup aldığımız biralar vardı. Ilımış biraz o yüzden buzluğa koydum hemen. Eşyaları falan yerleştirdik gecenin saat 2 si falan oldu artık. Yorgunluk da çökünce mehtaba karşı bir kaç bira içip yatalım dedik. Aldım buzluktan biraları oturduk balkona. Biranın en güzel mezesini çıkardım, kırmızı malbuş.<br />
<br />
Tam elimi çakmağa attım ki kafamdan kaynar sular döküldü. Gazı bitmiş. Evi biraz aradım taradım çakmak yok. İçinde 2 çöp kalmış bir kibrit kutusu buldum. Birisinin kükürtlü kısmı kırılmış denedim yanmadı. Elimde kalan son çöpe bakıp iç geçirdim bir an. bir gayret onu da sürttüm kibritin kenarına rutubetli olduğu için o da dağıldı. Sinirlenmeye başlamıştım. Gittim tekrar balkondan gazı biten çakmağı aldım. Kafasındaki metali söküp gaz ayarını sona getirdim, nafile bir türlü yanmadı. amına koduğum çakmağı diyerek denize doğru fırlattım. Yine de pes edemezdim, biramı açmıştım ve tekrar ılımasına müsaade edemezdim, düşünmeli bir çözüm bulmalıydım.<br />
<br />
Evreka! diyerek salona koştum tekrar. Amerikan mutfak denen şeylerden vardı evde, mutfak salonun içerisinde, bar gibi yani görünümü. Bir hamleyle barın üzerinden atlayarak fırına doğru koştum, ama unuttuğum bir şey vardı; fırının üzerinde dahili çakmak yoktu. Ve taşı cillop gibi çalışan çakmağı da az evvel denize fırlatmıştım. Bir ümit daha suya düşmüş bira giderek ılımaya başlamıştı ve ben de giderek daha da sinirlenmeye başlamıştım.<br />
<br />
Balkona çıktım, derin bir nefes aldım ve kesin bir şey bulacağım dedim. Bu arada ne talihsizliktir ki arabadaki çakmak da bozuktu ve gecenin körü olduğu için açık yer bulamayacağımı da bildiğimden 5 kat inip arabaya yeltenmiyordum hiç.<br />
<br />
Olmaz ya bir deneyim diyerek geldiğimizden beri yanmakta olan ampule tuttum sigarayı. Sıcaktı epey ama sigarayı yakmaya yetecek kadar değildi. Bu saçma fikri de geçmiştim ve bir anda yatak odasında bulunan ütü aklıma geldi. Evet, ütü gayet ısınan bir aletti ve üzerinde unuttuğumda gömleği bile yakıyorsa sigaramı da gayet güzel yakmalıydı. Hemen prize takıp beklemeye başladım. Isındıktan sonra da ara ara sigarayı alta tarafına basıp basıp körüklüyordum. Ama bu da olmadı. Tam prizden ütüyü çıkarıp katalitik sobanın üzerine koydum ki... Bir dakika ya, katalitik mi dedim ben? Evet lanet olası katalitik soba vardı evde. Ne sebeple oradaydı bilmiyorum ama orada öylece duruyordu işte.<br />
<br />
Hemen gaz düğmesini çevirip çakmağına bastım ki gazın gelmediğini fark ettim. Bir kaç saniye düşünüp mutfağa koştum, fırından söktüğüm tombul tüpü getirip katalitik sobaya taktım. Bu sefer yanmıştı. Zaten kan ter içinde kalmıştım ve sigarayı yaktığım anda sobadan gelen sıcaklıkla birlikte göğsümden terler süzülmeye başladı iyice. Hemen sobayı kapatıp balkona geçtim. Elime aldığım şişeyi mehtaba doğru kaldırarak bir nefes daha çektim sigaramdan. Evet mutluluktu bu resmen.<br />
<br />
<a href="http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=17770832"><span style="font-size: 78%;">http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=17770832</span></a></div></div>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-52056110196154393582009-12-23T17:36:00.004+02:002011-01-25T12:51:34.201+02:00Seslerini duyurmaya çalışan oluşumlar<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0rRp0qMwSI5ESLqSLnifsA38yCLe2UKvp_cN8yGcA38-qcRja3cgvTtS5c1gM1-6SelvYYFZWafXvbsUoGuTv2szdJxQ3QNrqLLRAUOmU73DoQs69z-28sPbKbrk3cqvhFY5-bJBRhXQ/s1600-h/Voice.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5418457349123413858" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0rRp0qMwSI5ESLqSLnifsA38yCLe2UKvp_cN8yGcA38-qcRja3cgvTtS5c1gM1-6SelvYYFZWafXvbsUoGuTv2szdJxQ3QNrqLLRAUOmU73DoQs69z-28sPbKbrk3cqvhFY5-bJBRhXQ/s400/Voice.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 400px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 357px;" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">Galatasaray Yönetimi yada çalışanlarından kaç tanesinin haberi var bu oluşumlardan gerçekten merak ediyorum.<br />
<br />
Gerçekten yazdıklarımızı takip eden, ara sıra da olsa ciddiye alan, sesimizi bir nebze olsun duyanlar var mı acaba kulüp içerisinde? Yoksa kendimiz çalıp kendimiz mi oynuyoruz bazen cidden merak ediyorum. Bizimkisi karşılıksız biz sevgi. İçimizi dolduran Galatasaray sevdası ile coşuyoruz, maçları takip ediyoruz, kimi zaman sinirlenip kimi zaman çıldırıyoruz. Kızdığımız zaman birbirimizi bile kırdığımız oluyor, yalan mı? Hele ki şu günlerdeki gibi lige ara verilen ve takımın görmeyi istemediğimiz durumda olması bizi çok rahatsız ediyor. Birisi çıkıyor defansa takviye diyor, diğeri hala 10 numara arıyor kendine, kimisi oynayandan memnun değil, kimisi körü körüne seviyor en ufak eleştiriye bile tahammülü yok. Ama ben biliyorum ki aslında kimsenin bir art niyeti yok.<br />
<br />
Madalyonun bizden yana bakan tarafı bu haldeyken bir de diğer tarafı var: Galatasaray yönetimi. Kimisi yıllardır kulübün içerisinde, kimisi parasından dolayı orda, kimisi ortalama bir ücretle işine gücüne bakıyor. Yayın editörleri, halkla ilişkiler uzmanları, genç yetenek avcıları, transfer bombacıları, malzemeciler, beslenme uzmanları vs.vs… Belki aralarında Galatasaraylı olmayanlar bile vardır diye düşünüyorum bazen. Sadece aldığı maaşı bilen, takımla ilgili birçok şey umurunda olmayan tipler. Onları da anlayışla karşılamak gerek elbette. Ama takıma zarar vermedikleri sürece. Birisi çıkar da FBTV’den görüntüleri alıp Ercan Saatçi’nin pisiliklerini ortaya çıkardığı gibi hareketler yaparsa, elbette takım zarar görür. Umarım bu tarz olaylar bizim içimizde yaşanmıyordur da ortaya da çıkmaz hiçbir zaman. Netice olarak çalışanların bizim kadar duygusal yaklaşmadığı gerçeği var ortada. Onların daha çok maddi kaygıları var. Onlar da elbette duygusal davranıyorlardır bazı konularda ama bir yere kadar. Bizim kadar sevgiyle, sadakatle bakamayacak oldukları kesin.<br />
<br />
Neyse konu biraz dağılmak üzere o yüzden saadete dönelim. Yönetim içerisinde bulunan kişilerin birçoğunun profesyonel olduğunu biliyoruz. Belki bizden daha çok konuda tecrübe sahibiler. Ama benim kendi iş hayatımda bile sürekli uyguladığım, uygulanmasını teşvik ettiğim bir olgu var. Bütün fikirler değerlidir ve en yanlış fikir bile şartlar değiştiğinde mutlak gerçeğe dönüşebilir. Bu yüzden bütün fikirleri dikkate almak ve saygı göstermek gerekir.<br />
<br />
Galatasaray Kulübü için bunun yolu spor yazarlarını ve taraftarın sesini dinlemekten geçer. Spor yazarlarının seslerinin duyulduğu ortada. Ak da deseler kara da deseler bir şekilde seslerini duyuruyorlar yönetime. En kötü durumda resmi siteden bir yalanlama geliyor ve yine anlıyoruz ki bahsi geçen spor yazarının sesi duyulmuş.<br />
<br />
Ama taraftar için durum her zaman böyle değil. Kimisi stada gelip bir pankart açar, kimisi tribünleri organize ederek tezahürat yoluyla sesini duyurur, kimisi sokak röportajında şanslıdır kameraya konuşur.<br />
<br />
Peki biz? Bizim tek çaremiz yazmak. Sevdiğimizi övmek için de eleştirmek için de yazmak zorundayız. Daha önce pek çok yerde yazdım Galatasaray Sözlük’e gelinceye kadar. Halen Ekşi Sözlük’te yazıyorum. Uzun zamandır güncellemeye fırsat bulamadığım bir blog sayfam var. Küçük çapta da olsa bir kitleye hitap edebilme şansım var. Hani sözlüklerde karma olayı var ya tartışmalara sebep olan, onu seviyorum ben aslında. Ama ciddiye almadan. Olumlu yada olumsuz oylanması zerre kadar umurumda değil. Okunup değerlendirilmiş olması keyif veriyor bana.<br />
<br />
Ama bir de şöyle bir şey olsa; yönetim içerisinde belirlenecek çalışanlar medya takibi yapsalar. Resmi site içerisinde taraftar köşeleri oluşturulsa ve maçlara dair adam akıllı analizleri, yorumlar yayınlasalar, sözlüklerden yada bloglardan link verip taraftarın da sesini duyduklarını bizlere belli etseler fena mı? Bizim bu sevgimiz karşılığında bu kadarcık bile olsa sesimizi duyurmanın bir yolu yok mu? Buna hiç mi hakkımız yok, merak etmeden edemiyorum. Belki böyle bir proje vardır, yoksa da bir şekilde bir yerlerde konuşulmuştur. Yada ben öyle ümit ediyorum ne bileyim…</div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-26416050429451885172009-11-18T13:42:00.004+02:002011-01-25T12:14:24.973+02:00Algeria vs. Egypt<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZtb_GLKYvmu1By6dtAQFUOWHA5hPi2AWO-hiuL4mWV9SZAgR7Y1ngvhqyTMkddWw_iKdkPD7hWmZfIOcvTTJR030FcXZJTBWQQWyAz0PfAK6-qqP4ymATUYzNTvLeoGT2kMZQVj-uRbY/s1600/Algeria+vs.+Egypt.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5405409891149871922" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZtb_GLKYvmu1By6dtAQFUOWHA5hPi2AWO-hiuL4mWV9SZAgR7Y1ngvhqyTMkddWw_iKdkPD7hWmZfIOcvTTJR030FcXZJTBWQQWyAz0PfAK6-qqP4ymATUYzNTvLeoGT2kMZQVj-uRbY/s400/Algeria+vs.+Egypt.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 169px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><br />
14 Kasım'daki maç daha başlamadan Cezayirli futbolcular otele girişte saldırıya uğramış, portakal büyüklüğünde taşlar atılmıştır. Çıkan olaylarda bazı Cezayirli futbolcular yaralandı. Maçın bitişiyle birlikte puan ve atılan yenilen gollerde eşitlik olduğundan ekstra bir maçın daha yapılmasına karar verildi. Bu maç 18 Kasım 2009 tarihinde tarafsız saha olan sudan'da oynanacak. İki ülke öylesine gaza gelmiş durumda ki. 14 Kasımda oynanan maçtan sonra Cezayirlilerin bolca ikamet ettiği Fransa’da, Marsilya şehrini birbirine kattılar. Tıpkı daha önce yaşanan olaylarda olduğu gibi mağazaların camlarını indirip arabaları ateşe veridiler. Cezayir kentlerinde ise nefretle beraber gaza gelme durumu söz konusu. Herkes işi gücü bıraktı son maçı bekliyor. Yollarda sokaklarda sürekli olarak formayla, bayrakla gezen tipler, arabalarla konvoy yapanlar, dükkânlardan yükselen marşlar, tezahüratlar...<br />
<br />
Cezayir’de GSM hizmeti veren ve mısır sermayeli Orascom Telecom/Djezzy firmasının binalarından bazıları saldırıya uğradı. Birçoğu polis ablukasında. Ülkede yaşayan mısırlı insanlar tedirgin, bazıları ülke dışına çıkmak zorunda kaldı çünkü aldığım duyumlara göre 2 mısırlı uğradıkları saldırı sonucunda hayatını kaybetmiş. İnsanlar genel olarak çok pis gaza gelmiş durumda. 7 Haziran 2009 Cezayir mısır maçında olduğu gibi bu maçta da çalıştığımız fabrika tatil edildi. Sanırım üçüncü maç için de yine tatil görünüyor. Velev ki Cezayir dünya kupasına gitmeyi başarırsa tüm grup maçları boyunca bolca tatil yapacak gibiyiz.<br />
<br />
Hatta bu gaz o kadar büyük ki, ülkenin başbakanı Abdülaziz Bouteflika bile bu maç için emirler yağdırmaya başladı bir kaç gündür. Mısır deplasmanına giden taraftarlara "hemen sudan'a geçin, uçak, otel ve yemek masraflarınız devletten" diye talimat verildi. Cezayir’den sudan'a gitmek isteyenler ise 150 Euro gibi bir ücret ödeyerek uçak bileti+konaklama+maç biletine sahip olacaklar. Son 2-3 günde 10-15 bin başvuru yapıldığını duydum. Ülke genelinde yurt dışına gidecek olan birçok sefer iptal edildi ve Cezayir hava yolları'na ait uçaklar sudan'a yönlendirildi.<br />
<br />
Bir sonraki maçın sonucu ne olacak bilemiyorum ama nasıl biterse bitsin ortalığın fena karışacağı aşikâr. İki ülke öylesine diken üzerinde ki şu an, sahada ve dışarıda yaşananlar sanki daha da büyüyecek gibi. Futbol asla futbol değildir denir hep ama bu kadarı ne spor ahlakına sığar ne de insanlığa.</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-47361107531061039902009-09-17T00:37:00.002+03:002009-09-17T00:39:59.299+03:00Heyecan Fırtınası :)<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihhEYt_cwFr6kqIwKZrz8OhkyZuwM7x5wu73uMOcyLiVyrmwws4wDOxJG-GnpmdDb_A0wEKVD2Kk9gnx9X7RFHoDNCTp6gpVbkjMFf4E4mf8AgodkMlpHG25IDbpu1nWnrrrDGqhmibJ4/s1600-h/wedding.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 300px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihhEYt_cwFr6kqIwKZrz8OhkyZuwM7x5wu73uMOcyLiVyrmwws4wDOxJG-GnpmdDb_A0wEKVD2Kk9gnx9X7RFHoDNCTp6gpVbkjMFf4E4mf8AgodkMlpHG25IDbpu1nWnrrrDGqhmibJ4/s400/wedding.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5382182710331866562" border="0" /></a>Dönüm noktama gelmiş bulunmaktayım, uzun bir süre tatlı heyecanlar ve telaşeler içerisinde olacağım. Döndüğüm zaman çok şey yazılıp çizilmiş olacak. Futbol özlemiyle dolu günler geçecek. Ama şimdilik daha büyük özlemleri sonlandırma zamanı. Şans ve mutluluk dileklerine ihtiyacım var bu aralar. Görüşmek üzere... :)Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-60839500029595190422009-09-08T04:00:00.004+03:002011-01-25T12:51:56.350+02:00Daniel Faraday ile iftara doğru<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYDYzhG5xeikw_ziwU62h6krYc_1F9HLyab8clHRosALTuYBvzxy-kOUeemLlX4CyFuZUpSBTxUPAFXHPabpUx7XSkYWVBKvw5SuxyA0RMUpKXO2mO-b6XZJGYyQHej9j6k5N4RM4OsXQ/s1600-h/daniel-faraday.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5378895494237314610" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYDYzhG5xeikw_ziwU62h6krYc_1F9HLyab8clHRosALTuYBvzxy-kOUeemLlX4CyFuZUpSBTxUPAFXHPabpUx7XSkYWVBKvw5SuxyA0RMUpKXO2mO-b6XZJGYyQHej9j6k5N4RM4OsXQ/s400/daniel-faraday.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 267px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><br />
<div style="text-align: center;">Daha önce ekşi'de "Daniel Faraday ile tutamıyorum zamanı" diye efsane bir başlık açmıştım.<br />
Bu da programın ramazan versiyonu. Resim böbiler'den arak, başlığın her hakkı saklıdır. :)</div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-85277509887479727792009-08-28T05:46:00.006+03:002011-01-25T12:19:44.247+02:00Siyah giyme söz olur...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb723WHwbI-RTUtnVM3OfS8Cd4wO_S8zRbcxvFp2YxTa44madjFUtjI0O4kjeeUj5Lrzt6DvS1yL-iqLlmaSpQ5y-ynSvPFzb93qBHqJP5GyhXQoWg0jPZsgMy3QEFPEcILLd5LpWF3wI/s1600-h/yedekler.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5374840600571565634" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb723WHwbI-RTUtnVM3OfS8Cd4wO_S8zRbcxvFp2YxTa44madjFUtjI0O4kjeeUj5Lrzt6DvS1yL-iqLlmaSpQ5y-ynSvPFzb93qBHqJP5GyhXQoWg0jPZsgMy3QEFPEcILLd5LpWF3wI/s400/yedekler.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 266px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><br />
Kulübenin kalitesiyle ilgili bir şey söyleyeceğimi sanıyorsanız yanıldınız. Ona laf edebilecek kimse zaten yok. Benim sıkıntım forma üzerine giyilen antrenman kıyafetleri. Tarz olarak kötü değiller ama mor forma ile uçuk derecede uyumsuzlar. Mor ile kullanılacak en son renk siyah olurdu sanırım. Öyle boğmuş ki birbirini.<br />
<br />
Uyumsuz renklerin, kötü giyinmenin insan psikolojisi üzerinde olumsuz etkiler yarattığına inanan bir insanım. İnsan içerisinde bulunduğu kıyafetlerden ne kadar zevk alırsa, o kadar mutlu olur. Kendini ne kadar rahat hissederse de yaptığı işe o kadar uyum sağlar, konsantre olur. Yedek kulübesindekilerin yüz ifadelerine bakacak olursanız söylediğimi daha iyi anlarsınız. Hepsinin yüzünde bir gerginlik, bir sıkıntı, bir yorgunluk var.<br />
<br />
O siyah eşofmanlar yerine keşke beyaz zemin üzerine sarı kırmızı şeritli bir şeyler olsaydı. İnanın hem görüntü olarak daha hoş olacaktı, hem de yedek kulübesindeki ifadeler daha farklı olacaktı.</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5071845401937430688.post-42715558336835043412009-08-28T03:21:00.005+03:002011-01-25T12:20:03.718+02:00Rijkaard Sorunsalı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCdk9FxdNy_FtKDsJwxZXAAeTx7JRPsD0ukzvJxIRRikDoBKybURAnQjE8dHkEJd0xROvi05nMV0YmRZlmpyeqArMYfSVjsLS20O2iLSpA1tAhs6M-LC2h68fvcgCCcRX6P1M6PCuUSTQ/s1600-h/rijkaard-sorunsali.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5374803360202858434" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCdk9FxdNy_FtKDsJwxZXAAeTx7JRPsD0ukzvJxIRRikDoBKybURAnQjE8dHkEJd0xROvi05nMV0YmRZlmpyeqArMYfSVjsLS20O2iLSpA1tAhs6M-LC2h68fvcgCCcRX6P1M6PCuUSTQ/s400/rijkaard-sorunsali.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 236px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><br />
Twitter modasına uyalım istedik, hesabımızı oluşturduk. Sonra bir kaç yerden bir kaç kişiyi ekleyip takip edelim dedik. Bir baktım ilginç bir güncelleme. Ama düzeltilme ihtimaline karşın ekran görüntüsü alıp müzeye kaldıralım dedim hemen. Evet Galatasaray'ın teknik direktör sorunsalı varmış meğer, bizim haberimiz yokmuş. Bülent Korkmaz demeç vermiş, muhteşem Hürriyet'in fevkalade spor servisi de yayımlamış. Aferin, çok güzel olmuş...<br />
<span style="font-size: 85%;"><br />
Ahanda link: <a href="http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/12351242.asp?gid=229">http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/12351242.asp?gid=229</a><br />
Bu da yeni moda: <a href="https://twitter.com/thevinca">https://twitter.com/thevinca</a></span></div>Unknownnoreply@blogger.com2