31.10.2008
Galatasaraylı Pele?
Perakende Günleri için Türkiye'ye gelen Dünya futbolunun unutulmaz yıldızı Pele ile Brezilya'nın efsane oyuncusu ve Fenerbahçe Teknik Direktörü Zico'nun yıllardır konuşmadığı ortaya çıktı.
Atatürk Havalimanı'na ayak basar basmaz, "Teknik direktörlüğünü beğeniyorum" diye demeç veren Pele için önceki akşam Sait Halim Paşa yalısında verilen yemeğe özel olarak davet edilmesine rağmen katılmayan Zico'nun, kendisine "Beyaz Pele" denmesine de çok sinirlendi.
Pele'nin, Alex ile Nobre ile bir araya geldiğinde, "Türk futbolunun yaptığı çıkışı ilgiyle izliyorum. Türkiye'de çok sayıda Brezilyalı futbolcu forma giyiyor. Alex ve Nobre, Türkiye'de, Brezilya'yı çok iyi temsil ediyorlar. Burada kendilerini bir kez daha alkışlıyorum" açıklamasını yapması ve geceye katılmayan Zico'dan hiç söz etmemesi de dikkat çekti.
Bu arada Pele'nin, bir TV kanalını gezerken, "Ben Galatasaraylıyım. Brezilya'da da, daha çok Galatasaray tanınır" ifadelerini kullanmasının, yine Zico ile arasındaki sorundan kaynaklandığı da ileri sürüldü.
30.10.2008
Ankaraspor vs. Galatasaray
Mesai saatine denk gelmesinden dolayı ilk yarısını izleyemediğim, ikinci yarısını ise internetten zar zor izlediğim bir maç oldu. Bu yüzden izlediğim kadarı ve edindiğim izlenimler kadarıyla vasat denilebilecek bir mücadele oldu.
Bu maç adına olumlu sayılabilecek taraflar ise;
• Murat Akça, Ferdi Elmas ve Alparslan Erdem'in oynaması,
• Ümit Karan'ın gol atmış olması,
Tabi maçın olumsuz yanları daha fazla;
• Galatasaray bu sene hala haftada iki maç yapabilme yetisini kazanamadı.
• Üst üste gelen kötü sonuçlar moral ve motivasyonu olumsuz etkiledi.
• Savunma zafiyetimiz ve gol yeme hastalığımız halen devam ediyor.
Esas şimdi önemli bir maç periyoduna giriyoruz. Umarım Galatasaray bizi bu sefer şaşırtır. Zira son maçlarda yeterince ters köşe olduk. Skibbe'nin takım kurmak, rotasyon yapmak ve idman yaptırmak dışında oyuncularına oyundan düşmeme ve oyuna başladığı mantaliteyle oyunu bitirme kabiliyetlerini vermesi gerekiyor.
Ayın Golü | Milan Baros
Baros.. Baros.. Baros...
İlk geldiği günden itibaren bizi heyecanlandıran ve yıllardır özlediğimiz golleri bize sunan oyuncu. Sanırım Hagi'den beri o köşelerin tozları bu kadar güzel alınmamıştı.
Devamı: 28 Eylül 2008 Galatasaray Konyaspor Maçı
Dikkat Tabata çıkabilir
Öncelikle Ankaraspor maçında göreceğiz bunları. Zaten sonrasında ligin en diri ekiplerinden birisi olan Gaziantepspor ile yapılacak karşılaşma, ardından Benfica deplasmanı ve Kadıköy deplasmanları var. Umuyorum ki bu zor periyodu kayıpsız yada minimum kayıpla atlatırız.
Ankaraspor vs. Galatasaray
Adını sayamayacağım bir çok sakat futbolcu dışında Milan Baros, Nonda ve Aydın da bu karşılaşmada görev alamayacaklar. Ayrıca Fırat Aydınus tarafından dinlendirilmesi düşünülen Ayhan da bu maçta büyük ihtimalle yok.
İşin şakası bir yana kırmızı kart cezalısı Ayhan Akman'ın bu maçta olmayışı bütün gözleri Lincoln'e dikecek. Ümit Karan'ın tek forvet çıkması bekleniyor, belki bir Yaser süprizi görebiliriz kadroda. Ayrıca hafta içi hakkında asılsız spekülasyonlar çıkan Kewell ise aslanlar gibi yerini alacak ilk 11'de.
Bu maçın gerçekleşmesi muhtemel başka bir süprizi de Mehmet Güven. Her daim bende güvensizlik uyandıran Mehmet, umarım beni yanıltır. Zira bir faciyaya yol açmasından korkuyorum.
Maça ait diğer bilgiler ise şöyle:
Stadyum: Yenikent Asaş
Tarih: 30 Ekim 2008 / Saat: 16:00
Hakemler: İlker Meral, Mehmet Şahan Yılmaz, Mehmet Metin, Deniz Çoban
Hava Durumu: Maç günü Ankara'da parçalı bulutlu bir hava bekleniyor. Tahmini en yüksek sıcaklık 19, en düşük ise 7 C derece olacak.
Arsenal vs Tottenham
Arsenal her zaman olduğu gibi maça büyük bir üstünlükle başladı ancak maçın 60 lı dakikalarından sonra gelen rehavet ve Tottenham'ın cesaretlenmesi maçın kaderini çok farklı etkiledi.13. dakida David Benty ile açılan perde 89. dakida Jermaine Jenas ve uzatmalarda Lennon'un golleriyle kapandı. Tottenham ve futbol severler için güzel bir maç olurken Arsenal için adeta kabus gibi bitti maç.
İstanbul'da oynanan Şampiyonlar Ligi grup maçında da benzer bir oyunla Fenerbahçe karşısında farklı bir skor elde eden Arsenal belki de aynı kabusu İstanbul'da da yaşayarak gidecekti. Fenarbahçe'nin bulduğu pozisyonları hayasızca harcaması ve son vuruşlarda gösterdiği etkisizlik sanki Tottenham için ders olmuştu.
Çok zor görünse de Aragones'in bu maçı çok iyi analiz edip Arsenal karşısında benzer önlemler ve hücum stratejileri gerçekleştirmesi gerekiyor. Fenerbahçe için çok zor bir maç olacak. Özellikle Aragones'in kuracağı kadro ve belirleyeceği oyun bu maçın kilit noktası olacaktır.
29.10.2008
Demiştik!
Karamanspor’un profesyonel lige veda etmesi ile Karaman’da kaybolan futbol tutkusu ve heyecanı yerini Amatör lige bırakırken, Amatör takımların da liglerden çekilmesi, Karaman’ın futbol geleceğinde umudunu tamamen söndürdü.Karaman’da B-Gençler Liginde çeşitli takımlar, yaşadıkları maddi imkansızlıklar nedeniyle oynadığı ligden çekilme kararı aldı. Kulüpler Karaman Amatör Spor Kulüpleri Federasyonuna takımlarına adına çekilme kararlarını açıklarken, Belediyespor’un içinde bulunduğu imkan ve olanakların hiçbirinin diğer mücadele ettiği takımlarda bulunmuyor.
Hal böyle olunca Belediyespor’un bu yıl sadece oyuncularına sağlayacağı prim uygulamasının 50 bin YTL’yi geçmesi bekleniyor. Diğer kulüplerde bazı takımların sporcularını oynatacak ve futbolcularına forma ve benzeri spor malzemesi alacak para kaynağı dahi sağlayamayacak.
Karaman Amatör Ligde böyle bir dengesizlik yaşanırken, Belediyespor her yıl şampiyonluk kupasını rahatça alıyor. Bu yılda şampiyonluğun favorisi olarak gösteriliyor. Diğer Amatör Kulüpler, oyuncularını düşük prim usulü ve gönüllü oynatarak takımda tutmayı sağlarken, Federasyona para ödemek için yine parasal kaynağı bulmakta güçlük çekiyor.
Peki şimdi ne olacak? Yılların takımı Karamanspor bir hiç mi olacak? Yoksa Belediye Başkanının egolarıyla beslenen Belediyespor karşısında ezilmeye devam mı edilecek?
Tanrının Eli geri dönüyor
30 Ekim Perşembe günü, tüm zamanların en iyi futbolcularından birisi olan Maradona'nın doğum günü ve doğum gününde muhtemelen bir basın düzenleyecek. Basın toplantısının sebebi ise yıllarca formasını giydiği ve bir çok başarıya imza attığı Arjantin Milli Takımının başına geçecek olması.
Alfio Basile yönetimindeki Arjantin milli takımı, 2010 Dünya Kupası eleme maçlarında Şili karşısında alınan şok bir yenilgi aldı ve Alfio Basile'yi görevinden etti. 1973 yılından bu yana Arjantin'i hiçbir maçta yenme başarısı gösteremeyen Şili, tam 35 yıl aradan sonra 75 bin taraftarının önünde makus talihine son vermişti.
Arjantin'in bulunduğu grupta ise Uruguay, Şili ve Arjantin 16 şar puanla devam ediyor. Diego Armando Maradona'dan beklenen ise öncelikle elemeleri başarıyla bitirmek ve 2010 dünya kupasında Arjantin'i istediği yere taşımak.
Cevat Hoca'nın yetkileri
Micheal Skibbe'nin yardımcılarının görevden alınmasından sonra Burak Dilmen ile birlikte Skibbe'ye yardımcı olmak için Cevat Hoca'ya görev verilmişti. Tam da o günlerde ne yazmıştık isterseniz ona bir bakalım. Galatasaray Sözlükteki ilgili yazım;
"Bu sezon başlarken, hazır Kalli'den kurtulmuşken Cevat Güler'e şartlı bir teklif yapılabilirdi. Bu şart ise Cevat hoca ile birlikte gelecek vaat eden, Avrupa tecrübesi olan bir isimle anlaşarak ortak çalışması teklif edilebilirdi. Bu isim Skibbe değildir demiyorum. Nasıl bir iş bölümü yapılır orası daha teknik ve idari bir konu fakat teknik ekipte Cevat Güler daha aktif bir rol almalıydı. Antrenman programlarını hala Cevat Hoca hazırlıyor sanırım, ama takımın antrenmanlarında bulunması, gerekirse kadro seçiminde fikir vermesi gereken kişilerin başındaki isim bence.
Takımı yıllardır tanıyor olması ve geçen sezon "motivasyon" ile birlikte neler yapılabileceğini görmesi açısından ben böyle düşünüyorum.
Ümit Davala ile anlaşıldığında çok sevinmiştim. Bugün bir Hakan Şükür, bir Bülent Korkmaz yada Ergün Penbe aynı şekilde takımda görev alsa ona da bir o kadar sevinirim. Çünkü içimizden birilerinin başarılarının devam etmesi hem camia açısından çok önemli, hem mevcut futbolcuların ve de özellikle gençlerin örnek alması açısından çok önemli, hem de bu isimlerin daha fazla hizmet edip kendilerine olan güveni yitirmemeleri açısından ve de Türk futbolunun ileriye gitmesi açısından çok çok önemli.
Fakat son bursa maçında gördüğümüz gibi, bir Yusuf'a bile önlem alınmıyorsa Ümit'in işini yaptığına inanmamız gerçekten çok zor. Anadolu kulüpleri içerisinde özellikle önlem alacağınız sayılı futbolculardan birisi. Hele ki kadronuzda eksikler var ve orta sahanız zaten sıkıntılıyken...
Skibbe'den çok fazla umutlu olmasam da, hepten karamsar da değilim. Önemli olan yaptığı bu hatalardan önemli dersler alması. Yoksa her kayıpta gönderelim mi polemikleri, yeni teknik direktör gelecek haberleri hocanın motivasyonu ve takımdaki geleceğini görmemesi açısından çok kötü bir durum. Umarım 15 günlük arayı en iyi şekilde değerlendiriyordur Skibbe. günde 2 maç seyrederek bile önümüzdeki 6-7 haftalık rakiplerimizin analizlerini rahatça çıkarmıştır. En azından öyle umuyorum.
İstediği kadroyu tam olarak sahaya süremedi bence Skibbe. Halen devam eden bir sağ bek sıkıntımız var. Sakatlıklar elbette tüm lig boyunca olacak. Bunu engelleyemeyiz. Geçen sene de gördük ki, bütün yabancılarımız sakatken bile maç kazanmasını bildik. Yeter ki o motivasyon sağlansın ve o anda elinizdeki kadroyu en iyi şekilde kullanmayı bilin. Tabi oyun içi müdahaleler de çok önemli. Bu konuda da zayıf olduğu yönler var Skibbe'nin. Ama bunu da aşacağını sanıyorum. Bunun da alternatifi Cevat Güler'in fikirlerini de almak, kendisini daha aktif şekilde kullanmaktır.
Bir diğer tez de "hala Kalli'nin takımda parmağı olmasıdır" ki bunu düşünmek bile istemiyorum. Ben çok ihtimal vermesem de Ümit ve Boekamp'ın gönderilmesinde bu yaşlı kurdun parmağı olabilir. Yada söylentiler bu şekilde. Bir de Skibbe istifaya zorlandı haberleri var. Bunun arkasında da Kalli olabilir. Geçen sene de bu adama karşıydım. Tekrar gelmesi takım için felaket olur. Şu anki durum bile takım için hiç görmek istemediğim gibi bir durum.
Umarım en kısa sürede yardımcı heyet sorunu çözülür. Bahsettiğim alternatifler göz önüne alınır ve yürümeye çalışan bir tekere daha fazla çomak sokulmaz."
vinca/14.10.2008 13:37: http://www.rerererarara.net/sozluk.php?process=eid&eid=17157
Demek ki izlenimlerimizde haklıymışız. Son Eskişehirspor maçında da gördük ki Cevat Hoca artık Florya'da bırakılmıyor. Takımı izlemek için Eskişehir'e götürüldü. Önümüzdeki ilk Ankaraspor maçından itibaren gerek kadro kurulumu gerek oyuna yapılacak müdahalelerde aktif rol oynamasını bekliyoruz. İnşallah hayırlı olur.
Çabuk dön...
Tam da şu aralar çektiğimiz "kaptan ve olgun" insan Hasan Şaş'ın ta kendisi. Saha içinde zaman zaman burnunda alevler fışkırsa da, bize "Hasan delirdi yine" dedirtse de, o bizim hem şımarık çocuğumuz hem de takımının abisi. Bir çok maçına şahit olduk, takımın gazını aldığı, ortalığı sakinleştirdiği ve hatta taraftarını bile yatıştırdığı...
Yine sinirlen, yine hakemlere itiraz et, yine ağlat, yine güldür bizi. Ama ne olur çabuk dön...
28.10.2008
İşte o an...
Geçen sene Şampiyonlar Liginde inanılmaz maçlar çıkaran, çoğu zaman takımını sırtlayan oyuncu olan Deivid de gol sevincini ilginç şekillerde yaşayanlardan birisi. Uzun zamandır süren sakatlığından dolayı sahalarda olmayışı, ardından annesini kaybetmesi ve çimlere döndüğü ilk karşılaşmada tekrar golle buluşması bütün biriken duyguların dışavurumunu farklı bir şekilde göstermişti. Birden hıçkırıklara boğulan Deivid, gol sevincini çok unutulmayacak şekilde yaşayanlar arasında...
Bazen de öyle efsaneler gelir ki yaşadığı tüm sevinçlerin ve üzüntülerin hakkını verir. Bir futbolcu düşünün, kendi doğum günü, eşinin doğum günü, oğlunun doğum günü, kızının İstanbul'da dünyaya gelmesi ve bunun gibi bir çok özel günde maçlara çıkıp gollerini atmaya devam etmiş... Bir futbolcu düşünün, aynı sezonda hem annesini hem babasını kaybetmiş ama performansından, şık gollerinden, akıllara durgunluk veren çalımlarından bir şey kaybetmemiş. Bizlere gerçekten önemli başarılar kazandıran, unutulmaz anlar yaşatan ve yıllar geçse de Metin Oktay ile birlikte akıllarımızdan çıkmayacak olan bir isimdir Gheorghe Hagi... Bu duruşunla kal akıllarımızda ve kulaklarımızda "I Love You Hagi" nidalarıyla...
Trilyonluk tesisler
2004-2005 sezonunda Türkiye 2.Lig B Kategorisine kadar çıkmışken adam gibi bir sponsorla anlaşılmaması ertesi sene 2. Ligden düşmemize mal oldu. İki sene daha 3. ligde savaştık fakat kaçınılmaz son 2006-2007 sezonunda geldi ve maalesef Karamansporumuz amatör kümeye düştü. Zamanın kulüp başkanı Mehmet Ali Demir istifa etti ve amatör kümeye düşmesinin ardından Karamanspor kapanma aşamasına geldi.
Hala süre gelen bir kampanya var mı tam emin değilim ama bildiğim kadarıyla yok. Yıllardır sanayisiyle ve işadamlarının başarılarıyla övünen Karamanımız bir futbol kulübüne dahi sahip çıkamaz hale gelmiştir.
Belediye Eski Başkanı Yaşar EVCEN zamanından hatırladığım bir olay vardı. Avrupa'da yaşayan gurbetçi vatandaşlarımız hiç bir talep gelmeksizin kendi aralarında başlattıkları bir kampanya ile Karamanın çehresinin değişmesi adına temizlik araçları, çöp toplama konteynırları ve bunlara benzer bir araç filosu göndermişti Karaman'a. Ciddi anlamda bir vefa örneği idi bu.
Bildiğimiz gibi futbol kulüpleri ile öne çıkan şehirlerimiz var ülkemizde. Bugün bir Karşıyaka yada Göztepe diyince çoğu insanın aklına futboldan başka bir şey gelmez. Bunun gibi örnekler mutlaka çoğaltılabilir ve çoğaltılan örneklerde adını görmek istediğim bir takım Karamanspor.
Ticaret Odası, Organize Müdürlüğü, Belediye Başkanlığı ve Valiliğin ortak geliştireceği projelerle sanayicilerimiz ve Karamanlı bütün herkes yeniden bir ivme ile bir an önce Karamanspor'u layık olduğu yerlere getirmek zorundadır. En azından akıbetinin ne olacağı konusunda şüphe duymamamız gerekir. Önümüzdeki sezona kadar 3. Lige giriş yapabilirsek ne mutlu.
27.10.2008
Eskişehirspor vs. Galatasaray
An itibariyle (gece 12 gibi yazdım bu yazıyı) maçın hakeminin hızını alamayarak bir sarı kart da bana gösterdiği, uzandığım yerden fırlayarak bu satırları yazmaya başladığım karşılaşmadır.
İstatistiksel bilgi vermeyi pek beceremem ama galiba benden başka sahada 3 yada 4 oyuncu daha kalmıştı kart görmeyen. Maçı bitirirken gözünü Ayhan'a dikmişti zaten hakem Fırat Aydınus. Gözleriyle belli bir süre takip etti, hatta elini sıkmak isteyen Eskişehirsporlu futbolcuyu bile iplemeyerek gözünü Ayhan'dan ayırmadı.
Bana göre hakem baştan sona maçın hâkimiyetini kaybetmiştir. Konuşulmayan hatta maç özetlerine bile girmeyen, Nonda'nın ceza sahası ön çizgisinde resmen yere düşürülüşü ve verilmeyen bir serbest vuruş var. Maç daha 1-0 şeklindeydi yanılmıyorsam. Sonrasında Ayhan'ın golü, Baros'un eliyle temas ettiğine inandığım fakat her ne şekilde alırsa alsın kusursuz bir vuruşla topu ağlarla buluşturması. Ardından da en az orta hakem kadar basiretsiz yan hakemin, ofsayt mı değil mi tartışmaları yüzünden 5 Galatasaraylı futbolcunun sarı kart görmesine sebebiyet vermesi. Arkadaşım kararlı ol biraz eğer sen o bayrağı kaldırdıysan indirme, indirdiysen de orta hakemle konuş ki, itiraz eden onca futbolcu zarar görmesin. Hakem kararına itiraz tamam çözümsüz denklemdir gibidir, fakat burada birbiriyle aynı görüşte olmayan iki hakem var, top kaleye girmiş ve oyun durmuş. Yan hakemle istişare edersin, ya ortaya doğru koşup golü verirsin yada elini kaldırıp endirekt serbest vuruşa karar verirsin. Ama sevgili hakemimiz Aydınus yardımcısıyla konuşmadan kararını verdi, ortalığın karışmasını izledi ve sıra dayağı şeklinde sarı kart gösterdi bütün sınıfa.
Üçüncü golü tartışmaya gerek duymuyorum , zaten bunu tartışan futboldan anlamıyordur. Aynı şekilde 4. Golde de tartışılacak bir taraf yok, eleştirilecek çok şey olsa da... Galatasaray açısından hiciv bölümüne geçmedik henüz. Saygıdeğer hakemi bitirirsek oraya da geleceğiz inşallah.
Hakemin zafiyet gösterdiği bir diğer nokta, atılan gollerden sonra yapılan anonslarda. Alışılageldik olan nedir? Dakika söylenir, "takımımızın golünü atan futbolcuuu" diye bir uzatılır, duruma göre adı yada soyadı söylenir, taraftar da söylenmeyeni söyler. Bu bazen 2-3 kez tekrarlanır. Buraya kadar normal her şey, her hangi bir kural ihlali yok. Anacak Eskişehirspor'un attığı her golden sonra bütün bunlarla birlikte "en büyüükkk..." diye bağırıp taraftarı da "eskişehhiirrrr...." diye bağırtmak nedir? Hani anons yoluyla tezahürat yapmak yasaktı? Bu bir kural ihlali değil midir? Maçın orta hakemi duymadı diyelim, dördüncü hakem de mi duymadı? Bu yüzden Eskişehirspor'a ceza gelecek mi? Birisi bunu bana açıklarsa sevineceğim.
Gel gelelim sevgili Galatasarayımıza ve sayın Skibbe'ye...
Divan edebiyatı okuyanlar bilirler, lirik ve aşk şiirlerinden hariç iki türlü şiir daha vardır. Birisi methiye, diğeri de hiciv. Methiye yazması en kolay olanlardandır. Hiciv ise her zaman yazılmayan, bazen kellenize bile mal olan, hem ustalık hem de yürek isteyen bir tarzdır. İşte bu noktadan hareketle Galatasarayımızı iyi gününde methettiğimiz kadar da kötü gününde hicvetmek gerekir. Elimizden bulunan ve sakatlıklardan muzdarip kadromuzda bariz bir orta saha sorunu ve buna dayalı bir savunma sorunu var. Geçen hafta her ne kadar Trabzonspor karşısında golünü atmış olsa da, korner direğiyle yaptığı dans sonrası ikinci sarıdan kırmızı görmesi gereken ama az gecikmeyle elle müdahale ettiği top sonrasında ikinci sarıdan kırmızı gören bir Lincoln eksiği vardı bu hafta. Sorumsuzluk mudur? Evet.. Cezalandırılması gerekir miydi yönetim tarafından? Bence bu da evet... Neyse, Lincoln öyle yada böyle eksik, orta alanda Ayhan'ın yalnız kalacağı gün gibi ortada. Peki sormak istiyorum sayın hocam, ayağına hakim, akıllı bir oyuncu olan Oz Büyücüsü Harry Kewell bu maçta oyun kurucu olarak kullanılamaz mıydı? Bence kullanılırdı, Ayhanla birlikte gayet de başarılı olurdu. Sağ kanada Yaser Yıldızı koyup belki böyle bir çözüm düşünülebilirdi. Ama işin aslı Eskişehirspor maçına çift forvet çıkmamakla ilgili. Yaser de forvet zaten diyenler çıkabilir. Fakat şu an kadroya baktığımızda Sabri'den sağ bek, Meira'dan ön libero olabiliyor. Yaser de pek tabi sağ açık oynar. Oyun kurgusu bu şekilde olsa ve tek forvet çıkılsa idi ben bu maçın daha farklı biteceğine inanıyorum, hem de hakemlere rağmen.
Servet-Emre ikilisi zaten akıllara zarardı bu gece. Orta sahadan başlayan savunma zafiyeti bu maçta da maalesef kendini gösterdi. Sen 3 kulvarda mücadele eden, şampiyonluğun en güçlü adayı bir takımın futbolcususun. Meria, Servet, H.Balta, yada Emre fark etmez. Sen bugün Anadolu takımlarıyla yaptığın karşılaşmalarda bir maç Yusuf Şimşek'i tutama, bir maç Souleymane Youla'yı tutama... Kim kaldı geriye Allah aşkına? Her takımda böyle bir oyuncu var aşağı yukarı. Çok koşan, adam geçen, hata kollayan. Bu sene lig her senekinden zor ve bu tip adamları tutamayıp deplasmanlardan puan kaybedersek işimiz zor. Diğer herkesin işi de aynı şekilde zor...
Bana göre kaleci De Sanctis birinci golde bariz hatalıydı. Ya hiç çıkmaması gerekirdi yada daha hızlı çıkıp tereddütte kalmaması... Ama diğer gollerde yapabileceği çok bir şey yoktu. Öyle yada böyle 3 puanı Eskişehir'de bırakarak İstanbul'a döndük. Şimdi vakit kaybetmeden önümüzdeki maçları düşünüp hazırlanma zamanı. Umarım kaybedilen puanlardan ders bari çıkarıyoruzdur. Bu arada Yusuf Şimşek'e önlem alması gerektiğini söylemeyen Ümit Davala ve Edwin Boekamp takımdan kovulduysa, aynı kısas Youla'ya önlem alınmadığı için de geçerli olacak mı çok merak ediyorum. Bu futbolcuları Skibbe'nin de analiz ediyor olması gerekmez mi?
24.10.2008
Galatasaray vs Olympiakos
Yedi otuz iki, iki kırk dört
Bir Allah bir de top...
Bu cümle özetliyordu aslında bütün 90 dakikalık maçı. Eee malum; sonucu, attığınız ve yediğiniz gollerle orantılı bir oyundur futbol. Amaç gol atmak ve gol yememek olunca bu cümle çok şey ifade ediyordu.
Yedi otuz iki, iki kırk dörtlük bir kaleye olması gereken kadar atak yaptı Galatasaray dün gece. Orta sahada son günlerde iyi performansını sürdüren Lincoln, oyunun kontrolünü maçın önemli bir bölümünde elinde tutmayı bildi. Aslında oynadığı mevki çok daha farklı bir yer olan ise yeni görev mevkiinde hiç de sırıtıyor gibi görünmedi. Verilen görevini hakkıyla yerine getirirken, duran toplardaki etkisizliği tartışılan Galatasaray 25. Dakikada sağ kanattan bir korner kazanıyor, topun başına geçen Lincoln adrese teslim bir orta ile Harry Kewell'ın kafasına topu indiriyor ve güzel bir vuruşla Galatasarayımız golünü buluyordu. İşte tam bu dakikada kaleye giren topu kucaklayan ve İstanbul semalarına doğru sert bir vuruşla Hazerfen Ahmet Çelebi'ye selamlarını gönderen Fernando Meira'nın hırsı ve gözlerinden çakan şimşekler en az atılan gol kadar taraftarlarını mutlu ediyordu. Yedi otuz iki, iki kırk dörtlük kaleye giren bu gol aslında maçın sonucunu da belirleyecekti. Ama o dakika Ali Sami Yen stadını dolduran o muhteşem taraftar, televizyon başındaki milyonlar ve hatta maçın İspanyol hakemi bile bundan habersizdi.
İlk yarı oynadığı futbolla bizleri memnun bırakan Galatasaray soyunma odasına pek bir rahat giderken, akıllarındaki tek şey ikinci yarıda da aynı oyunu sürdürüp bir kaç gol daha yollayabilmekti malum ölçülere sahip kaleye. Bütün bunlar olurken, aynı anda en az 45.000 reytingle bizleri mutlu etmeye çalışan, “Endüstriyel futbola karşı metin Oktay” felsefesiyle justin tv'den yayın yapan kardeşimizin ekranına üyelik bilgileri bir an yansıyor ve o anda olan oluyordu. Üyelik bilgilerine erişmenin verdiği gaz ve heyecanla yanıp tutuşan D-Smart yetkilileri yayına el koyuyor ve yurtdışında yaşayıp da başka izleme şansı olmayan benim gibi bir çok taraftarın gani gani küfürlerine nail oluyorlardı. Maçın ikinci yarısından itibaren Galatasaray TV'yi kumandalardan bulup eski günlerdeki gibi radyo havasında maça devam eden taraftarlar, kaçan gollere mi üzüleceklerini yoksa izleyemedikleri Galatasaray’a mı üzüleceklerini şaşırıyorlardı. Hele hele maçı sunmakla mükellef spiker yayının sadece sesli olarak Galatasaray TV’den de yayınlandığını unutarak Nonda'nın kaleciyle karşı karşıya kaldığı ve topu az farkla dışarı yolladığı pozisyonda öyle bir bağırıyordu ki, bazı taraftarlar gooll diye ayağa sıçrıyor, kısa süren sevincin arkasından "hadi bee" nidalarıyla yerlerine tekrar oturuyordu.
Dakikalar ilerliyor fakat Galatasaray hala yedi otuz iki, iki kırk dörtlük kaleye bir topu daha gönderemiyordu. Zaman zaman savunma araya giriyor, zaman zaman ise defansı da geçen top Allah’a emanet bir şekilde giderken direkte patlıyordu. Hatta maçın spikeri bile kendinden geçerek "olmaz böyle bir şey sayın seyirciler, önce kaleci sonra direk" direk diye bağırıyor, fakat özetler izlendikten sonra bunun külliyen yalan olduğu anlaşılıyordu.
Olympiakos'un nadir ataklarından birisini anlatan maçın spikeri bu sefer de öyle bir "aman aman aman, yüzlerce binlerce aman" diyordu ki o an kafalardan aşağı birer kazan kaynar su dökülüyor, sonra topun dışarıya çıktığı anlaşılınca da yayıncı kuruluşa edilen küfür kadarına maçın spikeri de nail oluyordu.
Maç bu sonuçla biterken Galatasaray UEFA Kupasındaki grupta liderliğe yerleşiyor, berabere biten maçın ardından Benfica ve Herta ikinciliği paylaşıyor, Beşiktaş’ı eleyip bu gruba gelen ve haftayı bay olarak geçiren Metalist ise son sıraya yerleşiyordu.
19.10.2008
Galatasaray vs. Trabzonspor
Morgan de Sanctis'in kendini bulduğu, ve adamın resmen;
- Ulan oynatmadınız işte beni, elendik şampiyonlar liginden... diye haykırdığı, Kim ne derse desin, arda'nın direkt kaleye göndererek harika bir gol attığı, Servet'in elle gol atacak kadar kurnaz, sinsi yada düzenbaz biri olmadığını herkesin zaten bildiği, gönderilsin diyenlere kapak nezdinde bir oyun sergileyerek, kapağın perçinlerini de attığı golle süsleyen bir Lincoln izlediğim, Kewell ve Arda'ya olan inancımı ve sevgimi daha bir arttıran, Gol kaçırsa da sahadaki hırsı, presi ve varlığı bile bana yeten Baros'u fena bulmadığım,
Meira'nın orta sahada fazla sırıtmadığı, Çaresizlikten de olsa birbiriyle iyi kötü anlaşan Servet-Emre ikisinin zaman zaman yavaş kaldığı,
Yılda iki-üç kez küllerinden dirilen Sabri'nin yine güzel oyununa devam ettiği, hatta penaltı pozisyonundaki hırsı ile; - Yürü be Sabri kim tutar seni diye haykırmamı sağlayan,Ayhan'ın başarılı grafiğine devam ettiği ve sakatlığının ciddi olmadığını umduğum, Skibbe'nin doğru hamleler yaptığına inandığım,
Aydın bu ligin en kaliteli forveti olacaktır, ahanda şuraya yazıyorum dediğim,
Şişirilen Trabzonspor'un evindeki Beşiktaş beraberliğinden sonra Ali Sami Yen'de alıdığı bu malubiyetten sonra, - Derbilerden 10 puan kazanamazsan şampiyon olman çok zordur diyebileceğim karşılaşmadır ayrıca.
14.10.2008
Kalli vs. Skibbe
Bu sezon başlarken, hazır Kalli'den kurtulmuşken Cevat Güler'e şartlı bir teklif yapılabilirdi. Bu şart ise Cevat hoca ile birlikte gelecek vaat eden, Avrupa tecrübesi olan bir isimle anlaşarak ortak çalışması teklif edilebilirdi. Bu isim Skibbe değildir demiyorum. Nasıl bir iş bölümü yapılır orası daha teknik ve idari bir konu fakat teknik ekipte Cevat Güler daha aktif bir rol almalıydı. Antrenman programlarını hala Cevat hoca hazırlıyor sanırım, ama takımın antrenmanlarında bulunması, gerekirse kadro seçiminde fikir vermesi gereken kişilerin başındaki isim bence.
takımı yıllardır tanıyor olması ve geçen sezon "motivasyon" ile birlikte neler yapılabileceğini görmesi açısından ben böyle düşünüyorum.
Ümit Davala ile anlaşıldığında çok sevinmiştim. Bugün bir Hakan Şükür, bir Bülent Korkmaz ya da Ergün Penbe aynı şekilde takımda görev alsa ona da bir o kadar sevinirim. Çünkü içimizden birilerinin başarılarının devam etmesi hem camia açısından çok önemli, hem mevcut futbolcuların ve de özellikle gençlerin örnek alması açısından çok önemli, hem de bu isimlerin daha fazla hizmet edip kendilerine olan güveni yitirmemeleri açısından ve de Türk futbolunun ileriye gitmesi açısından çok çok önemli.
Fakat son bursa maçında gördüğümüz gibi, bir Yusuf’a bile önlem alınmıyorsa ümit'in işini yaptığına inanmamız gerçekten çok zor. Anadolu kulüpleri içerisinde özellikle önlem alacağınız sayılı futbolculardan birisi. Hele ki kadronuzda eksikler var ve orta sahanız zaten sıkıntılıyken...
Skibbe'den çok fazla umutlu olmasam da, hepten karamsar da değilim. Önemli olan yaptığı bu hatalardan önemli dersler alması. Yoksa her kayıpta gönderelim mi polemikleri, yeni teknik direktör gelecek haberleri hocanın motivasyonu ve takımdaki geleceğini görmemesi açısından çok kötü bir durum. Umarım 15 günlük arayı en iyi şekilde değerlendiriyordur Skibbe. günde 2 maç seyrederek bile önümüzdeki 6-7 haftalık rakiplerimizin analizlerini rahatça çıkarmıştır. En azından öyle umuyorum.
İstediği kadroyu tam olarak sahaya süremedi bence Skibbe. Halen devam eden bir sağ bek sıkıntımız var. Sakatlıklar elbette tüm lig boyunca olacak. Bunu engelleyemeyiz. Geçen sene de gördük ki, bütün yabancılarımız sakatken bile maç kazanmasını bildik. yeter ki o motivasyon sağlansın ve o anda elinizdeki kadroyu en iyi şekilde kullanmayı bilin. Tabi oyun içi müdahaleler de çok önemli. Bu konuda da zayıf olduğu yönler var Skibbe'nin. Ama bun da aşacağını sanıyorum. Bunun da alternatifi Cevat Güler'in fikirlerini de almak, kendisini daha aktif şekilde kullanmaktır.
Bir diğer tez de "hala Kalli'nin takımda parmağı olmasıdır" ki bunu düşünmek bile istemiyorum. Ben çok ihtimal vermesem de Ümit ve Boekamp'ın gönderilmesinde bu yaşlı kurdun parmağı olabilir. Ya da söylentiler bu şekilde. Bir de Skibbe istifaya zorlandı haberleri var. Bunun arkasında da Kalli olabilir. Geçen sene de bu adama karşıydım. Tekrar gelmesi takım için felaket olur. Şu anki durum bile takım için hiç görmek istemediğim gibi bir durum.
Umarım en kısa sürede yardımcı heyet sorunu çözülür. Bahsettiğim alternatifler göz önüne alınır ve yürümeye çalışan bir tekere daha fazla çomak sokulmaz.